Baba-oğul, Brütüs ve hançer…

A -
A +

CHP’de tam olarak neler yaşanıyor? Bu soruya cevap vermek çok kolay değil… CHP’yi yakından takip eden Yalçın Bayer Hürriyet’teki köşesinde şöyle diyor: “Herkes birbirini boğazlayacak gibi!..” Nasıl yani?

 

 

 

 

Pazartesi günü (30 Haziran) CHP açısından kritik bir gün… Şayet ilgili mahkeme, 4-5 Kasım 2023 tarihinde yapılan 38. Kurultay’ın geçersizliğine (mutlak butlan) karar verirse, CHP’de dananın kuyruğu kopabilir. 30 Haziran’da karar çıkmasa da fazla uzamaz. Bir iki hafta içinde netleşir. Dananın kuyruğundan şunu da anlamak mümkün. CHP karpuz gibi ortadan ikiye bölünebilir! Yeni partinin muhtemel ismi, çoktandır kulaklara fısıldanıyor. Artık "Tohum" mu olur, “Ekim” mi olur? Ekilen tohum ne kadar yeşerir? Ne kadar yeşil kalabilir?.. Bu ve benzeri sorular için daha somut ve hararetli bir ortam oluşacak gibi… Birkaç aydan beri aralıksız devam eden parti içi kavgalar, son haftalarda fazlasıyla kızıştı. Tarafların parti içinde ve özellikle sosyal medyadaki karşılıklı hücumları hakikaten tedirgin edici. Bir süre kuyruğu dik tutan ve “Partimizi kimseye teslim etmeyiz” diye meydan okuyan CHP’nin şimdiki Yönetimi, kurultay iptali ihtimalinin giderek güçlenmesi üzerine hayli paniklemiş görünüyor. Eski genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun tekrar partinin başına gelmesinin önüne geçmek için bütün kapılar çalınıyor. Tartışmaların başladığı günden beri, Kılıçdaroğlu’na karşı başlatılan hücumlar, en ağır hakaretler ve tehditler bir taraftan devam ettirilirken, diğer yandan diyalog yoluyla sonuç alınmaya çalışılıyor. Mersin, Adana ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanları aracı olarak eski genel başkana gönderildi. Ne var ki beklenen sonuç çıkmadı. Zira Kılıçdaroğlu oldukça kararlı. “Beni arkamdan hançerlediler…” diyen Kemal Bey, şimdiye kadar gelen tehdit ve hakaretlere karşı çok kararlı ve dik bir duruş sergiledi. Özgür Özel ise bir zamanlar babası gibi gördüğü Kemal Beyi "MAŞA" olarak itham ediyor... Ekrem İmamoğlu’nun davetiyle Silivri Cezaevine giden Kılıçdaroğlu, burada İmamoğlu’nun buyurgan üslubundan duyduğu rahatsızlığı açığa vurarak ziyareti sonlandırmış… Kulis bilgilerine göre, İmamoğlu, (Uzayan kayyım söylentilerinin bitirilmesi için eski ve yeni genel başkanlar olarak bir araya gelin…)  demiş. Yine kulis söylentilerine göre, Kemal Bey de sinirlenerek, “Sen kim oluyorsun da iki genel başkana böyle bir üslupla konuşuyorsun” diye tepki gösterip ziyareti bitirmiş…

 

Kapalı-açık atışmalar aralıksız devam ediyor. Herkes sepetindeki pamuk miktarınca hamle yapıyor. Artık durum kontrolden çıktı. Onun için ellerinde ne var ne yok, herkes karşı tarafa salvo yapmayı sürdürüyor. İmamoğlu, Kılıçdaroğlu ve ekibine şunu söylüyor: “Mutlak butlan hevesinde olanlar, utançla hatırlanırsınız, lanetlenirsiniz…” Lakin, bugüne kadar en ağır hakaretlere maruz kalan Kılıçdaroğlu’nun sonuna kadar gitmek üzere kararlı olduğu anlaşılıyor. Yine Ankara kulislerine göre, mahkemenin kurultayı iptal edip, yönetimi tekrar Kılıçdaroğlu’na vermesi hâlinde, kendisinin partide ciddi bir temizlik yapmasına kesin gözle bakılıyor. Özellikle bazı isimlerin topun ağzında olduğu belirtiliyor. Bunlardan ikisi hâlen genel başkan yardımcıları pozisyonunda olan Burhanettin Bulut ile Gökhan Zeybek. Diğeri de Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan. Bulut’un kırk altı milyon lira para dağıtarak, trol ordusuna Kılıçdaroğlu aleyhine, hakaret ve tehdit dolu yayın yaptırdığı iddia ediliyor. Kılıçdaroğlu ve yandaşlarının aile efradına çok galiz küfürler edildiği bir sır değil. Gökhan Zeybek ise, Kılıçdaroğlu’nun tekrar partinin başına gelmesi ihtimaline karşı, “Yüzüne tükürürler…” ifadesini kullanmıştı. Kemal Bey buna karşılık şu cevabı vermişti: “Çalanın yüzüne tükürürler… Ben çalmadım. Sizden korkan sizden namerttir.” Bu arada Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş yazılı bir açıklama yaptı. Yargı sürecindeki davayı zoraki biçimde yürütme gücüne bağlamaya çalıştı. Birlik ve beraberlik çağrısı yapan Yavaş, "Bu süreçte önceki genel başkanımız, mevcut genel başkanımız ve tüm partililerin tek yumruk hâlinde bir ve bütün durması en büyük arzumdur, olması gerekendir. Aksi hâlde ben dâhil hiçbirimizin siyaset yapmasının bir anlamı kalmaz" ifadelerini kullandı. İktidarı hedef alan Yavaş özetle şunları söyledi:

 

“İktidar uzun bir süredir, partimize ve belediyelerimize yönelik itibarsızlaştırma kampanyası yürütüyor. Bu kampanyayı yürütürken hem tarafsız olması gereken yargıyı, hem tarafsız kalması gereken bürokrasiyi kullanarak partimizi cendereye almaya çalışıyor. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımız dâhil 11 belediye başkanımız cezaevinde. Haklarında hazırlanmış bir iddianame bile yok. Şimdi hâl böyleyken partimizin 38. Olağan Kurultayına yönelik açılmış bir dava var. Bir hukukçu olarak ifade etmem gerekirse bu davaya hukuk içinde bakılırsa buradan iktidarın arzu ettiği sonucu alması mümkün değil. Çünkü tek yetkili anayasal kurum YSK'dır. Ancak, siyasallaşmış bir yargı düzeninde bir beklenti oluşturulmak isteniyor. Benim en çok üzüldüğüm bu beklentinin partimizde bir türbülans ve tartışma oluşturmuş olması. 30 Haziran'daki dava süreciyle ilişkilendirilerek, partililerimizin ya da partili görünen bazı isimlerin mevcut Genel Başkanımız ve önceki Genel Başkanımız etrafında yürüttükleri tartışmaların; ne ülkemizin demokratikleşme ve adalet mücadelesine, ne de yurttaşlarımızın derinleşen yoksulluk sorununa katkı sunması mümkündür... Üstelik bu tartışmaların, parti kültürümüzle bağdaşmayan bir üslupla ve önceki Genel Başkanımıza yönelik hakarete varan ifadelerle yürütülmesi, asla kabul edilemez…”

 

Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda, anketlerde önde görünmesine rağmen, CHP içinde pek fazla destek görmeyen bundan ötürü buruk bir hava yansıtan Mansur Yavaş’ın bu sırada böyle bir açıklama yapması dikkat çekici. Zamanlama olarak gayet isabetli. Bakalım, parti içi gelişmeler Yavaş’ın dilek ve temennilerine paralel bir gelişme gösterecek mi? Kılıç şakırtılarından kimsenin kimseyi artık duymadığı bir ortamda, CHP; sanki bir kopuş ve yeni bir partinin doğum sancılarını yaşıyor gibi!

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.