On dört tonluk bomba ve çocuk kavgası!..

A -
A +

ABD Başkanı Trump’ın kendine has üslubu ve ifade biçimi fazla problemli… Hızını alamadığı zaman çok kaba küfürler savuruyor! Çelişkili ve değişken anlatım tarzı da, doğrularla yanlışları bol bol karıştırıyor.

 

 

 

“Büyük kavga ettiler… Okul bahçesindeki iki çocuk gibi…” ABD Başkanı kendine göre İsrail-İran çatışmasını anlatmaya çalışıyor. Söylediğine göre, onları durdurmayı kolaylaştırmak için bir süre kavga etmelerine izin vermiş. Daha sonra da müdahale etmiş. Trump, “İran’a saldırmasaydık, durmayacaktı…” diye komikliğe devam ediyor ve “Dört yüz mil öteden 30 tane Tomahawk füzesi fırlattık” şeklinde özetliyor. Burada gerçeklerle yalanları bir çuvalın içine sokup ortaya atıveriyor!.. Durduk yerde İran’a saldıran Siyonist İsrail. Ona her türlü silah ve lojistik desteği veren ABD. Yetmedi, en korkunç bombalarla (Her biri on dört ton ağırlığında) yüklü hayalet uçaklarla, bizzat İran’ın nükleer santrallerine hava saldırısı yapan yine ABD. Gelgelelim sırf saldırılara cevap verme hakkını kullandığı için, suçlanan taraf İran… Trump bu arada çaktırmadan başka adreslere de gönderme yapıyor. “Hiroşima ve Nagasaki örneklerini kullanmak istemiyorum, ama savaşı durduran şey bu darbe oldu…” diyor. Şimdi Trump’ın bu derece mantık sınırlarını zorlayan laflarını neresinden tutup düzelteceksiniz?  İsrail-Amerika-İran üçgeninde evet bir tiyatro oynandı. Velakin bu bir komedi değil bir drama. Bu aynı zamanda kurala dayalı dünya düzeninin resmen, alenen tarihe karıştığını bir kere daha ortaya koydu. Sahi, bağımsız, egemen bir devletin topraklarına en ağır saldırılardan biri yapılıyor. Birleşmiş Milletler ve diğer beynelmilel kuruluşlar tek bir laf etmediği gibi, küresel güçler bu saldırıya arka çıkıyor ve haklı göstermeye çalışıyor. Oysa bu saldırının esas mahiyetinin ne olduğu besbelli. Hani Trump diyor ya; “Hiroşima ve Nagasaki örneklerini kullanmak istemiyorum…” Tam aksine, bu örnekleri özellikle bir kere daha hatırlatıp rakip güçlere gözdağı veriyor. Tıpkı 1945’te, zaten teslim olmak üzere olan Japonya’ya iki atom bombası atarak, Sovyetler Birliği’ne gözdağı verildiği gibi. Zira o tarihte atom bombasına sahip tek ülke ABD idi. Sovyetler ancak 1949’da bu silahı elde etti… Rakipsiz güç Amerika… Bugün de aynı strateji ile dünyaya gözdağı veriyor. Bu kadar net. Onun için Trump’ın ağzının ayarı yok. Yeri geldiğinde Netanyahu’ya da söverek, sözde dengeyi kurmaya çalışıyor…

 

Amerika her zaman aşırı ve ölçüsüz güç kullandı… Vietnam’da napalm bombalarıyla bütün ormanları yaktı. En az iki milyon Vietnamlı hayatını kaybetti. Ama sonunda Amerika da savaşı kaybetti. Hâlâ daha Vietnam sendromu yaşıyor!.. ABD, 1990’da ve 2003’te Irak’ta aynı şekilde aşırı güç kullanarak yüz binlerce sivilin hayatını söndürdü. Yedi sene süren Irak işgali sırasında en az bir milyon Iraklı sivil katledildi. Irak nüfusunun yaklaşık yüzde on altısına tekabül eden 4,7 milyon kişi yerinden yurdundan oldu. Ülke fiilen üç parçaya bölündü. ABD’nin Irak topraklarına attığı kimyasal silahların kalıntısı hâlâ daha bölge insanını zehirlemeye devam ediyor. Benzer bir vahşeti Amerika 20 yıl boyunca Afganistan’da sergiledi… Afganistan’da dağ-taş, bombalanmadık yer bırakmadı. En az beş yüz bin Afgan vatandaşı öldürüldü… Bunların kahir ekseriyeti sivil ve savunmasız. NATO’yu da bu suça ortak ederek, 20 yıl görev alanı olmayan coğrafyada fiilen savaş ve insanlık suçlarını ika etti. Evet, Amerika’nın sicili özetle böyle… Dünyanın en büyük askerî gücüne sahip. Ama bu gücü İsrail’in emrine vermekten de geri durmuyor. İsrail’in on iki gün boyunca İran topraklarına yaptığı saldırılar yetmediği için, ABD yukarıda bahsedildiği gibi, bizzat hukuksuz saldırıya katılarak Siyonist devletin emrivakisine boyun eğdi.

 

Alman Şansölyesi Merz’in açıkça itiraf ettiği üzere, “Batı adına İran’da pis işler yapan İsrail”, bu şekilde Atlantik Ekseninin gölgesinde, koçbaşı görevine devam ediyor. Bu pis işleri Trump her ne kadar çocuk kavgasına benzetmeye kalkışsa da, kazın ayağı öyle değil… On dört tonluk bombalarla, “okul bahçesindeki kavgayı” ayırdığını iddia etmeye kalkışmak, tiyatro diliyle de olsa, bu sadece küstah bir tavırdır… Trump dünyanın aklıyla alay etmeye yelteniyor. Tabii asıl mesajını da böylece vermiş bulunuyor. O mesaj da özetle, çeyrek asır önce ortaya atılan ve şimdilerde eskisi kadar sık telaffuz edilmeyen, “BÜYÜK ORTA DOĞU PROJESİ”nin devam ettirilmesidir. Malum proje dört ayaklı. İlki, İsrail’in bölgedeki varlığı ve güvenliğinin garanti edilmesi. İkinci olarak enerji kaynakları üzerindeki ABD hâkimiyetinin devam etmesi. Hani Trump’ın trilyon dolarlık meblağlarla Körfez ülkelerinden bedelini tahsil ettiği enerji kaynaklarının güvenliği! Üçüncüsü, başka bir hegemonun bölgeye gelip bu enerji kaynakları üzerinde kontrol imkânı ve söz sahibi olmaması. Dördüncüsü de ABD-Çin hesaplaşmasının 2030’lardan sonraya ertelenmesi… Çin’in bugünkü öncelikleri, daha ziyade Asya-Pasifik coğrafyasında. Tayvan meselesi. Japonya ve Güney Kore, Filipinler vb. ülkelerle olan ihtilaflara yoğunlaştığı için hâlihazırda, Orta Doğu için beklenen seviyede etkili bir tavır koyamıyor. Orta vadede Rusya ile iş birliğini pekiştirmek suretiyle, ABD’yi baskılama konusunda pekâlâ daha farklı gelişmeler beklenebilir. Bu arada Çin askerî kapasitesini de, ABD’nin bugün derin endişe duyduğu seviyelerin üzerine çıkarabilir. Yani ABD, Vietnam; Afganistan, Irak ve dahi İran değil, devasa Çin ile karşı karşıya geldiği vakit, bakalım Trump’ın o günkü halefleri nasıl bir üslup kullanır? Tabii o zamana kadar, ABD hâlâ bugünkü gücünü koruyorsa!

 

 

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.