İktidarda çatlak arayanlar...

A -
A +
Kasım 2002 seçimlerinden önce, AK Parti'nin iktidar olabileceğine asla ihtimal vermeyenlerden bazıları, (Bunların devlet tecrübesi yok. Bir süre sonra işlerin altından kalkamaz ve kendiliğinden bırakıp giderler...) diye nafile bir bekleyiş içinde idi... İşler onların beklediği gibi gelişmedi. Vesayet rejimi unsurlarının, geçmişte pek çok kez başarı ile tamamladıkları derin ataklarına ve bilinen-bilinmeyen sayısız müdahale teşebbüslerine rağmen, AK Parti iktidarı gün be gün muktedir olma durumunu pekiştirdi. Bu hal muhalefet cenahını bütün hücreleriyle rahatsız etti ve daha da agresifleştirdi! Bir taraftan gayrimeşru zeminlerdeki müdahale ve baskı gayretlerini sürdürürken, diğer yandan da iktidar partisi içinde doğabilecek çatlaklara bel bağladılar...
Abdüllatif Şener olayı kimilerini umutlandırdı. Ama bu umutları kısa zamanda sönüverdi. Zira Şener umutsuz vak'a idi! Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasından sonra, bu defa Köşk ile Hükümet arasında bir sürtüşme ve mücadele beklendi. 2007'den günümüze kadar süren bütün çabalara rağmen, buradan da istedikleri sonuç çıkmadı. Her seferinde büyük hayal kırıklığına uğradılar. Bu arada Başbakanın sağlığı konusunda pek çok spekülasyonlar yapıldı. Askerî cihetten artık yapılamayan baskı ve müdahaleler, yargı cenahından gerçekleştirilmeye çalışıldı. MİT Müsteşarı üzerinden yürütülmek istenen operasyonun esas hedefi bizzat başbakandı... Ancak o da ilk adımda akamete uğratıldı. Velhasıl Gezi kalkışması dâhil, yapılan sayısız hamlelerin tamamı boşa çıkarıldı. Siyasi ve gayrı siyasi hamleler ve eylemler sonuçsuz kaldıkça, muhalif kanat söyleme ağırlık vermek zorunda kaldı.
Bu noktada "Başbakan otoriterleşiyor..." iddiaları yoğunluk kazandı. Son olarak Erdoğan'ın öğrenci evlerine dair beyanı, otoriterleşme ve totaliterleşmenin en açık belirtisi olarak ileri sürüldü. Bülent Arınç'ın konuya dair bir yorumu da, Başbakan ve Yardımcısı arasında bir çatlağın emaresi olarak sunuldu. Bazı gazetecilerin de içinde yer aldığı bir kesim, bu konuda bayağı heyecanlandı... Yeni bir Abdüllatif Şener olayı yaşanır mıydı acaba? Bu zehaba kapılanların nafile heveslendiğini biz de seslendirelim: Buradan kimseye ekmek çıkmaz! Ve şunu hemen ilave edelim; Siyasette hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Yakın geçmişteki bir anekdot ile konuyu biraz daha açalım...1970'lerde, Milliyetçi Cephe Hükümetleri döneminde, Erbakan'ın ortaklığı bozmaya dair ihtar üzerine ihtar verdiği bir sırada, Demirel bir gün Erbakan'ın makamına gidince, basın bunu içeride kıyasıya bir pazarlığın yapılacağı görüşme olarak algılamıştı... Oysa sonradan anlaşıldı ki, Demirel o gün çok yorgunmuş ve biraz uzanıp dinlenmek için merhum Erbakan'ın makamına gitmiş. "Senin burası sakin, arka odada biraz uzanayım" demiş ve orada bir süre uyumuş... Demirel'in içeride kalma süresi uzayınca da, dışarıda heyecan doruğa ulaşmış!
Netice: Demirel ile Erbakan arasında siyasi düşünce ayrılığı vardı. Müttefikten çok rakip konumda oldular. Erdoğan ile Arınç ise, aynı siyasi fikirde ve hep müttefik oldular. Heyecana gerek yok!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.