İngiliz siyaseti...

A -
A +

İngiliz Siyaseti" deyiminin dış politika arenasında özel bir anlamı vardır. Bir vakitler, "Üzerinde Güneşin Batmadığı İmparatorluk" denilecek kadar geniş bir hükümranlık sahasını kontrol ve idare etmek; işte bu "İngiliz Siyaseti" sayesinde mümkün olmuştu. Bunun nasıl bir "ince siyaset" olduğunu, diplomasi erbabından dinlemek lâzım... Mesela Amerikalılar, her vesile ile dış politikayı İngilizlerden öğrendiklerini adeta öğünerek anlatırlar. "Büyük Britanya" İmparatorluğu yıkıldıktan sonra da, İngilizler o müthiş siyaset tarzları ile dünya dengelerini mümkün olduğu kadar kontrol altında tutmaya devam ettiler. Hâlâ daha aynı çaba içinde oldukları da biliniyor. Son olarak Irak işgali dolayısıyla açıkça ifade ettiler ki, hiç kimsenin karşı duramadığı Amerikan gücünü, mümkün olduğu kadar İngiliz menfaatleri istikametinde yönlendirmek için, Almanya ve Fransa ve diğer bazı AB üyeleri gibi muhalefet etmek yerine, ittifak yaparak Koalisyona dahil oldular... ABD eski başkanı Jimmy Carter'ın Güvenlik Danışmanı Brezinski, "Büyük Satranç Tahtası" adlı kitabında; İngiltere'nin küresel aktör olma noktasında, geleceğe dair bir iddiasının kalmadığını ve "ununu eleyip eleği de astığını..." kaydeder. Ancak hemen ardından İngiltere'nin her zaman, Amerika için özellikle istihbarat alanında vazgeçilmez bir stratejik müttefik ve bu ülke topraklarının ABD uçakları için hayati üs olma özelliğini koruduğunu belirtir. Unutmayalım ki, sonradan sahte olduğu ortaya çıkan; Irak'ta biyolojik ve kimyasal silah bulunduğuna dair istihbarat bilgileri, İngiltere tarafından Amerika'ya verildi!.. Ve buna dayanarak ABD, İngiltereyi de yanına alarak Irak'ı işgal etti. İşte size İngiliz siyasetinden yeni bir örnek! İngiliz siyaseti ile ilgili daha geniş analizler yapmak mümkün, ama yer sıkıntısı dolayısıyla bir başka yazıya bırakıp, bugünlük Blair'in ziyaretine dönelim... 14 yıl aradan sonra, başbakan seviyesinde gerçekleşen bu ziyaretin siyasi şartlar ve zaman itibariyle önemi büyük. Irak'tan Afganistan'a; Kıbrıs meselesinden, Türkiye'nin AB üyeliğine kadar pek çok kritik meselenin gündemi doldurduğu bir sırada Blair Ankara'ya geldi. Kendi ülkesinde dayandığı siyasi tabanın her gün biraz daha daralıp eridiği, hali hazırdaki anketlere göre ancak yüzde 32'lik bir desteğe sahip göründüğü bugünlerde bile; Blair, Irak konusunda kuyruğu dik tutmaya devam ediyor. Öyle ki, İngiliz halkının yüzde 55'i, askerlerinin derhal Irak'tan çekilmesini isterken, Blair, görevi tamamlayıncaya kadar orada kalmayı ve hatta yeni asker takviyesini savunuyor. Ankara'da, kendi vatandaşları olan gazeteciler tarafından sorulan, pek de yenilir yutulur cinsten olmayan sorulara cevap verirken, Blair liderlik ve kararlılık sergileme noktasında hiç taviz vermedi. Haziran ayındaki NATO zirvesinden hemen önce Ankara'daki muhatabı Erdoğan ile Türkiye'yi, Bölgeyi, NATO'yu ve Avrupa Birliğini çok yakından ilgilendiren önemli konuları müzakere eden Tony Blair'in, siyasi geleceği pek güvende olmamakla birlikte; kendisinin koltukta kaldığı sürece mevcut politikasından hemen hemen hiç sapmayacağını tahmin etmek zor değil. İngiltere Avrupa Birliği üyesi, ama bugünkü siyaset tarzıyla, Birlik içinde Amerika'nın "Truva Atı" gibi algılanıyor. İngiliz siyaseti açısından bu durum normal olsa da, AB'nin diğer üyeleri ve özellikle "Çelik Çekirdek" denilen Almanya ve Fransa'nın bundan hiç de hoşnut olmadığı açık... İngiliz siyaseti gülerken ısırır. Onun için çok dikkatli ve ihtiyatlı olmak gerekir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.