Kayıt dışı siyaset!..

A -
A +
"Kayıt dışı ekonomi" kavramına oldum olası aşina idik. Zira bir vakitler, ekonomimizin ekser kısmı kayıt dışı idi. Resmî beyanlara bakılırsa, hâl-i hazırda da, en az yüzde 45'i kayıt dışıdır. Şimdi bir başka gerçekle, yüz yüze gelmiş bulunuyoruz. Meclis Başkanı Cemil Çiçek'e göre, bu ülkedeki siyasetin aslan payı, kayıt dışı!.. Yani, asıl görevi siyaset olmayan mekanizmalar tarafından icra ediliyor. Ve bunun içinde, anayasal kurumlar başı çekiyor. Sayın Çiçek'in bu ifadesini, mesela HSYK diye, ayrıca tercüme etmemize lüzum var mı?
Bizde ne hikmetse, siyaset dışı kalması gereken kurumlar, daha fazla siyaset heveslisi... Ve bütün gayretlere rağmen kimi anayasal kurumları, bu sakil durumdan kurtarmak mümkün olmuyor. Hâl böyle olunca da, asıl siyaset yapması gereken kuruluşlar, kayıt dışından arta kalanla yetinmek zorunda kalıyor! Evet, Meclis Başkanı bunu haykırıyor ve ilave ediyor: "Siyasete bu kadar meraklı iseniz, kurun bir parti ve orada yapın siyasetinizi." Ama öyle yapmazlar... Her zaman olduğu gibi, kayıt dışı, hukuk dışı ve etik dışı siyaset yapmaya devam edeceklerdir. Peki, bunlara nasıl mani olunacak. Elbette uygun mevzuat değişikliği ile. 'Uygun' kelimesine dikkat isterim. Aceleye getirilmemiş, boşluk bırakılmamış, istismar kapıları sıkı sıkıya kapatılmış mevzuat... Ne yazık ki, bugüne kadar bu evsafta pek başarılamadı. Her bir değişiklik, yenisine ihtiyaç doğurdu.
Şimdi HSYK'nın statüsü tekrar düzenlenecek. Düzenlenmesi zaruri. Zira bugünlerde yürütmeye karşı âdeta kıyam halindeki bu kurum, hem savcı, hem yargıç, hem de kimseye hesap vermesi mevcut konumuyla söz konusu değil. Yani, Parlamento'dan daha yetkili bir statü... Bunun düzeltilmesi şart. Büyük gürültü kopacak tabii. Lakin gürültüye pabuç bırakılmamalı. HSYK, henüz Meclis'te tartışılmaya açılmamış değişiklik tasarısına, peşinen anayasaya aykırılık yaftasını yapıştırdı bile. Oysa bir tasarı Meclis'e geldiğinde, ilk inceleme noktası anayasaya uygunluk meselesidir. HSYK niçin bu kadar aceleci? Danıştay'da görülen bir dava varken de, aynı HSYK, hükümetin kolluk ile ilgili düzenlemesi hakkında açıklama yaptı. Peki, nerde kaldı Anayasa 138. Madde hükmü?
Bugünlerde yargı kanadında, sanki mevzuata karşı açık bir reaksiyon hüküm sürüyor. CMK 137. Maddeye göre, soruşturma kesinlikle gizli yapılmalı. Ama bakıyoruz, bu gizli dosyalar (Hatta başsavcılardan bile gizli hazırlanan dosyalar), medyaya otuz iki kısım tekmili birden servis ediliyor. Ondan sonra iddiaların bini bir para! Şu ortamda "YARGI BAĞIMSIZLIĞI" da, acaba bir realiteden ziyade bir iddia mı? Bu yüzden olacak ki, iddiaların ardı arkası kesilmiyor. Falanca savcının tatil seyahatinin parasını kim ödedi? Savcı ben ödedim diyor, ama soruşturulan firma, ödediğine dair faturaları ibraz ediyor!..
Bahse konu savcı, "Başbakan bana aracı gönderdi" iddiasında bulunuyor. Oysa isimleri dolaşan aracılar, iddiayı kesin biçimde yalanlıyor... Başbakan, olup bitenleri, "Dost-modern darbe" olarak tanımlarken haksız mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.