Kart-kurt aslında elma ile armut demek... Yani Kürt meselesinde elmalarla armutların birbirine nasıl karıştırıldığına işaret için, başlığa çıkardım. Kürt meselesini hali hazırda kim sabote ediyor sorusuna, herkesin farklı bir cevabı olabilir. Ama öncelikle, terör problemi ile Kürt meselesini birbirine karıştırmamak gerekiyor. Öteden beri yapılan temel yanlış budur. Şu dönemde bu yanlış daha fazla yapılıyor. Yani bu mesele, Öcalan'ın ev hapsine alınması noktasına indirgendiğinde veya bölücü örgütün silah bırakmasıyla devletin güvenlik güçlerinin silah bırakması aynı kefeye konduğunda, bir çözüme yaklaşılması mümkün olmaz... Zira Ankara'da bunlar konuşulurken, Kandil'de Duran Kalkan gibileri, "Silahlı direnişle AKP siyasetini yenilgiye uğratıp, Kürt meselesinin demokratik siyasal çözümünü bu direniş temelinde gerçekleştirmeyi öngördük..." türünden yeni tehditler savurur. Terör örgütünün felsefesi bundan ibaret... Dayanabildiği kadar silahlı mücadele! İşte bu sebeple, Başbakan "Terörle mücadele, siyasetle müzakere..." söyleminde, çok doğru bir siyasi istikamettedir. Ama her gün televizyonlarda arz-ı endam edip, artık iyice bayatlamış fikirlerini tekrarlayan birçok yazar, entelektüel; yaşanan bunca tecrübelere rağmen, hâlâ daha devletin meşru güç kullanma hakkını sorguluyor, bunu terör ve tedhişin sürdürülmesinin gerekçesi sayıyor. Ne kafa ama!.. Devletin güvenlik güçleri operasyonları durdurunca, terör örgütünün de saldırılardan vazgeçeceğini veya silah bırakacağını düşünmek, aptallıktan öte bir durumdur. PKK'nın yapısını, bağlantılarını, uzantılarını; onun üzerinden iş gören bölgesel ve küresel güçlerin hedeflerini bilmeyen, hesaplamayan akıldaneler, böyle akla ziyan şeyler yumurtlar. Beyler, Kürt meselesi terör örgütü muhatap alınarak çözülemez. İki kere iki dört! Kürt meselesi halkla, sivil toplum örgütleriyle ve siyasi aktörlerle birlikte çözüme kavuşturulabilir. Yalnız burada da, kırsaldaki terör örgütünün şehirdeki paralel yapısı olan oluşumları sivil toplum örgütü olarak kabul ederseniz, yine çıkmaza girersiniz. KCK konusu tam da böyle bir şey. Diğer taraftan bazı sivil aktörler de, ideolojik saplantı veya etnik taassuptan ötürü, meseleyi ajite edip, çözüme yardımcı olmak yerine kafa karıştırıyorlar. Temelde iyi niyetli olup gerçekten çözümden yana olsalar da, bu tutumları faydalı olmuyor. Her şeyden önce özellikle son üç senede, Kürt Meselesinin çözümüne yönelik olarak yapılan olumlu icraatı doğru değerlendirmek gerekiyor. Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar, bir televizyon programında; "Ne yani şimdi bunlardan dolayı minnet mi duyalım?.." dedi. Arkadaşım senden minnet duymanı bekleyen yok. Ama meydana gelen iyileştirmelerin de değerini bilmek lazım değil mi? Evet, bugüne kadar Kürtler çok zulüm gördü. (Hangisi görmedi ki?!) Evet, devlet seksen küsur sene Kürtleri yok sayan bir politika güttü. Ama artık devir de değişti. Daha yapılması gereken çok şey var. Lakin bunlar, öyle bir çırpıda yapılabilecek işler değil. Zamana ihtiyacımız var ve bu zaman zarfında da yeni yanlışlar yapmamamız lazım. En mühimi, elmalarla armutları karıştırmamamız lazım!..