Besbelli birkaç gün daha, liste muhabbetleri devam edecek! Madde bir: Listeler elbette önemlidir. Ama parti amblemi ve özellikle liderleri daha önemlidir. Çünkü bizim ülkemizde, adaylardan daha ziyade partilere ve onun liderlerine oy verilir. Yani listelerdeki isimlerin etki gücü, ancak üçüncü derecededir... Bizde siyasetin lokomotif gücü liderlerdir. Liderlerin çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemleri tabii ki çok çok önemlidir. Rahmetli Adnan Menderes, üçüncü defa tek başına iktidar olduğu ustalık döneminde iken, kalleş bir darbe ile bertaraf edildi. Onun mirasçısı durumundaki Süleyman Demirel'in de, ustalık dönemine geçişi; 12 Mart Muhtırası ile gölgelendiği için, o tökezlemeden sonra bir türlü istediği 'güç mertebesine' ulaşamadı. Liderlerin hem parti içinde hem de ülke siyasetindeki güç durumu, birbirinden bağımsız ve birbiriyle ilintili olarak ayrı ayrı önemlidir. Mesela merhum Erbakan'ın ve Türkeş'in, partileri içindeki gücü çok belirleyici idi... Liderler bazen kalfalık veya ustalık döneminde, tamamen siyasi-sosyal ve ekonomik konjonktürden ötürü güç kaybedebilir! Rahmetli Turgut Özal'ın liderlik çapı, karizması ve deha derecesindeki vizyonunu teslim etmeyecek kimse yoktur herhalde. Ama ona rağmen, ustalık dönemine geçişte önemli güç kaybına uğradı. Merhum Özal'ın kendisinden sonraki dönem için partiyi "dizayn" etme teşebbüsü de istediği sonucu vermedi. Özal'a sadakat göstermesi gereken ve beklenen isimler (Zira o isimler baştan beri bizatihi Özal'ın himayesinde yükselmişlerdi...) dahi, Çankaya Köşkü'ne çıktıktan sonra, onu pek dinlemedi. Belki de bunu içine sindiremediği için tekrar aktif siyasete dönme hazırlıkları yapmış, ancak ömrü vefa etmemişti... Vefa deyince, bir kere daha 'malumu ilam' kabilinden, acı gerçeği hatırlatalım: Siyasette vefa beklemek, 'seraptan şerap beklemek' gibidir. Dolayısıyla liderler bazen kendilerini en güçlü hissettikleri zamanlarda, hiç beklenmedik şekilde bitirici darbelere maruz kalabilirler!.. Örnek mi istiyorsunuz? Pes ama, Deniz Baykal'ı unuttunuz mu?!. Bazen o bitirici darbelerde rol alanlar da, çok geçmeden benzer yöntemlerle saf dışı bırakılırlar. Buna da örnek vermemi istiyor musunuz?!. CHP listelerine bakınız... Bu örnekleri sıralayarak ne demeye çalışıyorsun? Daha açık konuş, dediğinizi duyar gibiyim. Azıcık sabır, aha oraya geliyorum!.. Sayın Erdoğan son zamanlarda "ustalık-çıraklık" söylemini güçlü biçimde siyasi dolaşıma soktu. Dolayısıyla bu kavramlar etrafında, şu iki ay boyunca epeyce muhavere olacak. Ben de kendi penceremden bir girizgâh yapayım dedim. İkinci olarak, özellikle AK Parti listeleri değerlendirilirken, Başbakan'ın geleceğe dönük plan ve programlar yaptığı vurgulanıyor. Mesela Çankaya Köşküne çıktıktan sonra, partiyi istediği formatta yürütecek ekibin yerleştirildiği öne sürülüyor. Böyle bir hazırlık var mıdır, yok mudur ayrı mesele. Ama "SİYASETTE BİR HAFTA BİLE ÇOK UZUN ZAMANDIR..." gerçeği göz önünde bulundurulduğunda, hiçbir şey kesin olarak planlanamaz ve de bu bağlamda hiçbir şey göründüğü gibi değildir ve olamaz!.. Zira evdeki hesap başka, çarşıdaki başka olabilir. Çünkü siyasette öngörülen ve öngörülemeyen şeylerin hangisinin baskın çıkacağı tam olarak kestirilemez. Neyse, yazıyı iyimser bir havada bitirelim. 12 Haziran seçimlerinde yine, tek başına iktidar bekleniyor, yani AK Parti İktidarı. Oy oranını daha sonra konuşuruz. Önemli olan istikrar ve bu istikrar havası çarşı pazarı da sarmış durumda...