Meclis açılırken...

A -
A +

Türkiye Büyük Millet Meclisi yarın yeni yasama yılı için toplanıyor. Parlamenter rejimlerde, milli iradenin tecelligahı olan Meclis'in özel bir yeri vardır. Mesela parlamenter rejimin doğum yeri ve demokrasinin beşiği olan İngiltere'de Parlamentonun gücünü ve yetkisinin büyüklüğünü ifade etmek için şöyle bir söz söylenir: "Parlamento sadece kadını erkek yapamaz..." Bu tabii sembolik bir anlatım ve Parlamentonun imkansız olan dışında her şeyi yapabileceğine işaret eder. Ancak demokrasiyi, seçimleri ve milli iradeyi henüz tam olarak hazmedemeyenler, nedense Türkiye'de her fırsatta Meclis'i gemlemeye, kontrol ve takip altında tutmaya, olabildiğince engellemeye çalışırlar. Bunu da her seferinde demokrasi dışı yöntemlerle veya görünürde demokrasi içinde ama, demokrasinin ruhuna aykırı biçimde yapmaya yeltenirler. Ne yazık ki, sözde demokrasi yandaşı gözüküp, özünde halkın iradesini küçümseyen, otoriter ve devletçi zihniyete sahip olanlar, milli iradeye hep kuşku ile bakmışlardır. Yakın geçmişte böyle tavırlarla sık sık yüz yüze geldik. Türkiye'de demokrasi yerleşip, halk ve elitler tarafından hazmedildikçe; belki bu tarz aykırılıklar kendiliğinden ortadan kalkacak. Ama herhalde biraz daha zamana ihtiyaç var. TBMM'nin açılışından önce, AK Parti İstanbul Milletvekili ve Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı, aynı zamanda Anayasa Hukuku Profesörü olan Sayın Burhan Kuzu ile demokrasi, milli irade, parlamenter rejim, kuvvetler ayrılığı, seçilmiş-atanmış ilişkileri vs. üzerine uzun bir söyleşi yaptık. Bu söyleşiyi daha geniş olarak gazetemizde okuyacaksınız. Yazı günleri sebebiyle daha önceden bu söyleşiden kısa bir özet vermek durumundayım. Sayın Kuzu önemli açıklamalar yaptı. Temelde vurguladığı şeyler şunlar: Demokrasi halkın söz sahibi olduğu rejimin adıdır. Herkesce bilinen demokrasi tarifinde; halkın halk tarafından yönetilmesi, veya halkın kendi kendini yönetmesi, özünde halk iradesinin nihai belirleyici olduğunu ifade eder. Parlamenter rejimde, yasama yetkisi önceliklidir, ilk yetkidir, başlangıç yetkidir. Parlamentonun yetkisine de bir sınırlama yoktur. Demokrasinin sağlıklı işleyişinde halka hesap verme noktasında olanlar, seçilmişler olduğu için yetkide onlar da olmalıdır. Mademki sorumlu olan seçilmişlerdir, o halde bırakın yetkiyi de onlar kullansın. Parlamentonun yetkisinin öncelikli olduğunu herkesin kabul etmesi gerekiyor... Evet, Türkiye'nin evrensel demokrasi anlayışında alması gereken hayli mesafe var. Ama son yıllarda Avrupa Birliği üyeliği için gösterilen gayretler çerçevesinde, birçok şeyin düzeltildiğini de belirtmek gerekiyor. Son olarak yetmiş yıldan beri uygulanan Ceza Kanununun değiştirilmesi bunlardan sadece birisi. Türkiye bu şekilde yoluna devam etmek zorunda. Dolayısıyla Meclis'in daha yapacağı çok şey var. AB ile müzakereler başladıktan sonra, Türkiye'nin bu süreçte uyum sağlamak zorunda olduğu yüz bin sayfalık mevzuat konusunda, Meclisin iktidar ve muhalefet kanadıyla, son iki yılda gösterdiği ortak çalışma ve işbirliğini sürdürmesi gerekiyor. İktidar faaliyeti, çoğunluğun azınlığa tahakkümü demek değildir. Demokrasi her şeyden önce uzlaşma kültürüdür. Unutulmamalıdır ki, yapılan reformlara muhalefetin verdiği destek Türk halkı tarafından çok iyi takip ediliyor. O halde küçük siyaset oyunlarına iltifat etmeden, milli menfaatler doğrultusunda gerekli tavrı ortaya koymak gerekiyor. Türkiye sivil siyasetin sağlam duruşu ile mevcut zorlukları çok rahat aşabilecek durumdadır. İşte bu noktada herkesin gözü Meclis'in üzerinde olacaktır. Milletimiz, Ankara'ya yolladığı temsilcilerinin çalışmalarını her zamankinden daha yakın takip ediyor. Seçim bölgelerinden Ankara'ya dönmekte olan sayın milletvekilleri herhalde bunun bilincindedir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.