Meclis Araştırma Komisyonu'ndan ne çıkacak?

A -
A +

Millet Meclisi Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun görev süresi uzatıldı... Meclis'teki dört partinin desteğiyle ve oy birliği ile teşekkül ederek, göreve başlayan Komisyon'un görev ve maksadı; 1960'tan bu yana vuku bulan bütün darbe, darbe teşebbüsleri ve muhtıralarla ilgili tahkikat yapmak. Nitekim "28 Şubat Süreci"ne dair, şimdiye dek aralarında eski başbakanlardan Tansu Çiller'in de bulunduğu, çok sayıda siyasetçi-parlamenter ve bakan yanında, ağırlıklı olarak medya patronu olmak üzere, birçok iş adamı ve medya sektöründen de gazeteci ve yayın yönetmenleri dinlendi. Daha önce de bu köşede ifade edildiği üzere, medya patronlarının bir kısmı, pek de sadra şifa olacak cinsten bir şey söylemedi. Bazen olayları inkâr ederek, bazen saptırmaya ve örtmeye çalışarak, kimi zaman da kendi mağduriyetini veya fedakârlıklarını öne çıkarmaya çalışarak vaziyeti idare ettiler. Yalnız, hakkını teslim etmek babında, Dinç Bilgin'i bunlardan ayırmak gerekir. Bilgin, oldukça samimi itiraflarda bulunup; o dönemdeki netameli olayların üzerine örtülmüş şalı kaldırarak, bazı noktaların aydınlatılmasında bir nevi yardımcı oldu. Aydın Doğan ise, darbecilerle iş tutan kendi eski yazarı ile ilgili ifşaatından başka, dişe dokunur bir şey söylemedi. O günlerde hayal kırıklığımı ifade etmek için (10 Ekim 2012) bir yazı yazmıştım. Ancak, son günlerde Komisyona ifade veren bazı eski siyasetçilerin beyanları, gerçekten tüyler ürpertici! 28 Şubat Döneminde RP Milletvekili olarak, Erbakan'ın en yakınında bulunan, olayları birebir yaşayan ve daha sonra siyaset yasağına mahkûm olan Hasan Hüseyin Ceylan'ın söyledikleri, dudak uçuklatacak cinsten. Şayet Komisyon, onun dile getirdiklerini bir masal veya efsane havasında dinlemediyse, bunun mutlaka yansımaları olmalı. Olacağını düşünüyorum... Aynı şekilde, halkın verdiği oylarla milletvekili seçilen ve fakat başı örtülü olduğu için, Meclis Kürsüsünde and içmesine müsaade edilmeyen, Merve Kavakçı'nın anlattıkları... Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit tarafından, "Bu hanıma haddini bildiriniz!.." diye, devlet terörüne maruz bırakılan Merve Kavakçı... Çok ilginç şeyler anlatıyor. Devrin DGM Savcısının, gece yarısı kanunsuz biçimde nasıl evini bastığını, iki küçük çocuğu ile nasıl bir şiddet ve korku altına alındığını... Ama daha da önemlisi, "ünlü" bir gazetecinin silahlı korumalarıyla dayısının dükkânına baskın düzenlemesini ihbar ediyor. Gerçekten bütün bunlar, bu ülkede mi oldu? Yoksa Patagonya'dan filan mı bahsediliyor?!. Kavakçı'nın, adıyla-sanıyla ve yaptıklarıyla Komisyona şikâyet ettiği o "ünlü gazeteci"; bugüne kadar pek çok marifeti ortaya çıkmasına rağmen, nedense hep korunaklı pozisyonda kalmayı başardı. Oysa hakkında yapılan suçlamaların onda biri bile, bir başkası için yapılmış olsaydı, çoktan kodesi boylamış olurdu!.. Doğrusu merak ediyorum; ironik şekilde dürüst gazeteci olarak adı parlatılan bahse konu şahsın dosyası, acaba ne zaman raftan inecek? Darbeleri Araştırma Komisyonu, dolaylı da olsa bunu sağlayabilecek mi? Ha, bir de Aydın Doğan'ın milyon dolarlar verdiğini söylediği, diğer gazeteci vatandaşın sırdaş hesaplarına uzanabilecek mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.