Nihai çözüm Filistin Devletidir…

A -
A +

Dünyanın gündemi Gazze ve dolayısıyla Filistin… 10 Ekim'den beri Gazze’de vahşi bombardımanın durmuş olması, şimdilik kaydıyla en sevindirici gelişme. Ama şunu da unutmayalım. İlla ve illa Filistin Devleti!

 

 

 

Barış ve refah için Trump Mutabakatı… Mısır’da, ABD, Türkiye, Mısır ve Katar tarafından imza altına alınan çerçeve metnin resmî adı bu. Şimdi herkesin aklındaki soru şu: Acaba bu iyi niyet beyanı, gerçekten kalıcı bir ateşkes ve nihai olarak da hakiki bir barışa kadar yürürlükte kalıp etkili olabilecek mi? Geçmişte yaşananlara baktığımızda, bu soruya olumlu cevap vermek çok zor!.. Hele hele bu planın öncüsü olan kişinin adı Donald Trump ise, bir kere daha düşünmek gerekiyor. Fakat ne çare ki, sahadaki şartlar bu minvalde. Neden Trump ismi böyle bir olumsuzluğu çağrıştırıyor? Çünkü kendisi bilfiil, Gazze’de işlenmiş olan insanlık suçunun asli faillerinde biri. İsrail parlamentosundaki konuşmasında ne dedi? “İsrail’e çok güzel silahlar verdik ve o da bunları çok güzel kullandı.” Üstelik bunu ilk defa söylemiyor. Daha önce de aynı utanç verici sözleri söylemişti. Trump’ın şahsiyeti güven vermiyor. Zira davranış biçimiyle bizzat bu güvensizliği kendisi ihdas ediyor… Kimi övdüğü, kimi yerdiği de çoğu kere belli olmuyor. Güya Mısır’a ve Sisi’ye ev sahipliği için teşekkür ediyor. Fakat aynı cümle içinde tehdit ve gözdağı da var. Ne diyor? “Mısır hava sahasında benim uçağıma altı tane jet eşlik etti. Bir baktım ki bunlar F-16. Bizim yapıp sattığımız uçaklar…” Trump burada hemen en güçlü ve etkili silahları üreten ülkenin ABD olduğunu böbürlenerek anlatıyor ve orada olan ve olmayan herkese aba altından sopa gösteriyor. Yani tamamen güç üstüne kurulu bir politika. Zorla ve silahla netice almak… Hani nerede adalet? Nerede insani değerler? Nerede hak ve hürriyetler?.. Bunlar Trump ve benzerlerinin işine geldiği zaman hatırladığı şeyler. Zaten böyle olduğu için, dünyada gerçek manada barış ve istikrar sağlanamıyor. Bu ikiyüzlülük oldum olası, insani değerlerin yüceltilmesini değil, istismarı ve çiğnenmesini hedef alan bir yaklaşım. O yüzden bütün değerleri tahrip edici… Ne var ki, gücü elinde bulunduran küresel güçler hep bu gayriinsani tutumu ısrarla sürdürüyor!

 

Peki, ne yapılabilir? Tek çare mevcut şartlarda en etkili siyasi ve diplomatik çabaları ortaya koyarak, mümkün olan en ehven neticeyi almaya çalışmaktır. Bu da ancak doğru stratejilerle mümkündür. Gazze için (Hatta bölge için) öncelikle kan ve ateşi durdurmak, insani yardımların ulaşmasını sağlamak zaruri. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da mükerrer olarak dile getirdiği üzere, Trump Mutabakatının altına atılan imzalar sıradan değil. Güçlü bir irade ortaya kondu. Ve yine Sayın Erdoğan’ın seslendirdiği gibi: “İsrail ateşkesi bozup tekrar soykırıma dönerse, bunun bedelinin ağır olacağını bilmeli.” İşte bu güçlü irade ve niyet beyanı Gazze’ye sükûnetin gelmesi, bu talihsiz bölgenin yeniden imarı ve ihyası için beynelmilel seviyede bir gayretin tecelli etmesini gerektiriyor… Bu manada, çerçeve barış planına imza atan devletlerin (ABD, Türkiye, Mısır ve Katar) yanında; o imza törenine iştirak edip destek verdiğini ilan eden ve salonda bayrakları asılı bulunan 31 ülkenin de, Şarm el Şeyh’e temsilci göndermemiş olan diğer bütün devletlerin de, siyasi ve insani sorumlulukları vardır. Trump Siyonist Lobi ve Netanyahu’nun saldırgan politikasını aşmakta çok zorluk çekti. Bu bakımdan Knesset’te yaptığı konuşmada, onun için af talebinde bulunması ve muhalefet lideri Yair Lapid’i uyumlu olmaya çağırması biraz da rüşvet-i kelamdı. Nobel Barış Ödülünü alamadığı için hayal kırıklığına uğrayan Trump’ı altın kaplamalı güvercin takdim ederek avutmaya çalışan kasap Netanyahu, aslında muhatabının kendisinden kurtulmak istediğini de biliyor!.. Yani karşılıklı olarak gayri samimi bir davranış biçimi söz konusu. Bakar mısınız, Trump İsrail cumhurbaşkanından hakkında af çıkarmasını isterken, hırsızlık ve yolsuzluktan yargılanan Netanyahu’nun suçlu olduğunu bilfiil ilan etmiş olmuyor mu? Aynı Trump, "Bibi" diye hitap ettiği insan kasabının Amerikan yardımıyla kazanabileceği her şeyi kazandığını da itiraf ediyor.

 

“Her şeyi kazandı” dediği cümlenin içinde şu vahşetler var: Hastane, ambulans, doktor; sağlık alanında ne varsa, kim varsa hepsine saldırdı, tahrip etti ve öldürdü… Bunlarla kalmadı. İnsani yardım gönüllülerini, okulları, içindeki çocuklarla birlikte bombaladı. Cami ve kiliseleri aynı şekilde bombaladı. Bu vahşeti dünyaya duyurmak ve göstermek için çalışan gazetecileri de katletti. Ama en çok da küçük çocukları hunharca katletti. İşte bütün bu barbarlıkları yapması için Amerikan devlet imkânlarını sonuna kadar önüne seren Trump, bu rezaletle övünmekten de geri durmuyor. Ve aynı Trump şimdi de Gazze’yi güya imar etmeye öncelik verdiği için, Filistin Devleti meselesine hiç girmemeye çalışıyor. Trump Barış Planının son maddesi konumunda olan Filistin Devleti başlığı, esas mesele olarak gerektiği gibi ele alınmadıkça ve iki devletli çözüm formülü devreye girmedikçe Filistin yarası kanamaya devam eder. Bunu unutmayalım.

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.