Önemli gelişmeleri doğru okumak...

A -
A +
Türkiye'nin iç ve dış politikalarıyla ilgili tarihî gelişmeleri, doğru biçimde okursak, beklediğimiz sonuçları da elde edebiliriz. Özellikle Ankara'dan yazan kimi diplomasi muhabiri ve köşe yazarlarının, satır aralarına sıkıştırmaya çalıştıkları; süreci manipüle etmeye yönelik çeşitli fitlere dikkat isterim! Olayların perde arkasını aktarıyoruz havasıyla, pişmiş aşa su katmaya çalışan hazımsızlık malûlü bazı kalemler de, malum ukalalıklarını sürdürüyor...
Bu noktaya dikkat çekmemizin sebebi var. Bir kısım medyanın, şimdiye dek ülke meselelerine dair estirdiği menfi havanın, ne gibi sonuçlara yol açtığını unutmamak gerekiyor. Davos'ta, "One minute" hadisesinin yaşandığı günün gecesinde, televizyon kanallarına çıkan gazeteci ve yazarların neler söylediği, kimilerinin nasıl da geleceğe dönük korku pompaladıkları, umumi kayıtlarda ve bazı akıllarda!.. Aynı şekilde, Mavi Marmara saldırısının peşinden yapılan yorumlar da, arşivlerde yerli yerinde duruyor. Geçen üç-dört yıllık sürenin, Türkiye-İsrail ilişkilerinde ve Orta Doğu Bölgesinin siyasi ve stratejik dengelerinde, ne gibi değişimlere yol açtığını-açacağını doğru analiz edenler için, bugün gelinen netice, hiçbir şekilde şaşırtıcı değil. Başka türlü olamazdı zahir...
Şüphesiz bu netice, Türkiye'nin dış politikasının, zaten olması gerektiği şekilde yürütülmesinin açık bir sonucudur. Özgüvenli, kararlı, sabırlı, cesaretli ve elbet dikkatli bir politika... Başbakanın artık klasikleşen ifadesiyle, diklenmeyen ama daima dik duran millî bir iradenin eseri olan politika. Geçmişin yersiz evham ve korkularından sıyrılamayan, yahut ideolojik saplantılardan ötürü, bir yerlerden icazet almadan inisiyatif geliştiremeyen, müstakil karar alma becerisine sahip olmayan zihniyetin, bu tarzdan hiç hazzetmediği aşikâr. Bazıları kraldan fazla kralcı bir görüntüyle, farklı tellerden çalsa da; aklıselim sahipleri, olabilecekleri ve olamayacakları tefrik edebiliyor. Evet, bazıları ne derse desin, İsrail'in Türkiye'den özür dilemesi, yeni bir döneme kapı aralamıştır. Her şeyin sütliman olduğu veya olacağı anlamında söylemiyoruz tabii. Lakin bölgede artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Yeni dönemin belirtileri yansımaya başladı bile. Başbakan Erdoğan'ın Gazze'ye yapacağı ziyaret, çok dramatik yeni gelişmelerin başlangıcı olabilir.
Mesele sadece İsrail'in özür dilemesi değil. Erdoğan bu süreçle ilgili bilgi verirken, Mısır Devlet Başkanı Mursi, Katar Emiri, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ve Hamas Lideri Halid Meş'al ile yaptıkları istişareleri, bilhassa vurguluyor... Bu, izlenen politikadaki geniş vizyonu gösteriyor. Türkiye'nin bundan böyle Orta Doğu'da nasıl bir rol oynayacağını da ortaya koyuyor. Yani bazılarının yazıp çizdiği gibi, bu işler yalnızca ABD'nin araya girmesiyle öyle hemen hâl yoluna girmiyor. Davutoğlu'nun söylediği üzere, nakış gibi işlenen ince bir dış politikanın, her şeyi en ince noktasına kadar irdeleyerek ve ona göre formatlayarak hayata geçirdiği bir olgu. Bu olguyu görmezlikten gelenler, her şeye kulp takabilir. Ama kervan yürüyor.
Öcalan'ın silah bırakma çağrısıyla ilgili değerlendirmeyi, bir başka yazıda yapacağız...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.