Özgür Özel’e atılan yumruk

A -
A +

Bu ülkeyi karıştırmak için her daim işbaşında ve tetikte olan şer odakları, hiçbir fırsatı kaçırmaz. En ummadık zamanlarda, en kritik noktalardan saldırıya geçerler. Ve maalesef eylemleri de genellikle karanlıkta kalır!..

 

 

 

Türkiye’de siyasi liderlere ve siyaset erbabına yönelik silahlı ve silahsız saldırıların sayısı ne yazık ki hayli kabarık… Ve bunların birçoğunun mahiyeti de tam olarak anlaşılamamıştır. Mesela 1988 yılında, Anavatan Partisi kongresinde, Başbakan Turgut Özal’a yönelik suikastın tam olarak ne olduğu ve kim tarafından organize edildiği, bir türlü açıklığa kavuşturulamadı. Suikastın bizatihi hedefi olan Merhum Özal, o tarihte başbakanlık makamında bulunduğu hâlde bu mümkün olmadı. Tetikçi Kartal Demirağ yirmi yıl hapis cezası aldı ancak dört sene sonra şartlı tahliye ile dışarıya çıktı… Ondan on bir yıl önce, 29 Mayıs 1977’de İzmir Çiğli Havaalanında CHP Genel Başkanı Ecevit’e yönelik bir suikast teşebbüsü oldu. Bu defa tetiği çeken Çiğli Polis Karakolunda görevli bir polis memuru idi. Kullandığı silahla, daha önce bilinmeyen zehirli bir mermiyi ateşlemişti. O mermi, Ecevit’in arkasında bulunan koruması Mehmet İsvan’ın bacağına saplanmıştı… Ondan on üç sene önce de dönemin başbakanı İsmet İnönü’nün arabasına yapılan silahlı saldırı vuku bulmuştu. Sıkılan üç kurşunun hiçbiri hedefe isabet etmemişti. Saldırıyı yapan şahıs Kayseri Sümerbank’ta çalışan bir işçi idi, idamla yargılandı. Fakat kurşunlar isabet etmediği için, cezası yirmi yıl hapse düşürüldü…

 

Bütün bu olaylar gerçek boyutuyla halk nezdinde aydınlığa kavuşturulamadı… Hâl böyle olunca da, maalesef saldırıların arkası gelmeye devam ediyor. Ve hiç ummadık yerlerde, sözde güvenliğin sıkı olduğu mekânlarda bu türden saldırılar gerçekleştirilebiliyor. Mayıs 1975 yılında, Başbakanlık binasında ve bakanlar kurulu katında, sol bir örgüt militanı, Başbakan Süleyman Demirel’in burnuna yumruk attı… Saldırının akabinde pek çok tartışmalar yaşandı velakin, olay esas itibarıyla karanlıkta kaldı. Tıpkı Kasım 1996’da, başbakanlık sıfatını taşıdığı dönemde, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de burnundan yumruk yiyen Mesut Yılmaz vakası gibi…

 

Yumruklu saldırıya uğrayanlar sadece başbakan konumunda değil elbet, bakanlık görevinde bulunan siyasetçilerle, siyasi parti liderleri de benzer hadiseleri yaşadı… CHP’nin bir önceki genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu TBMM çatısı altında yumruklu saldırıya uğradı. İşin en çok dikkat çeken tarafı, bu saldırıyı gerçekleştiren kişinin tam manasıyla bir suç makinesi olması… Ona göre Kemal Kılıçdaroğlu vatan haini imiş ve gıcık olduğu için yumruklamış!.. Sahi bu işler bu kadar ucuz mu? DTP eski eş genel başkanlarından Ahmet Türk de, 2010 yılında yumruklu saldırıya maruz kalmış ve burnu kırılmıştı… Liste uzayıp gidiyor. Aynı yıl eski enerji ve tabii kaynaklar bakanı Taner Yıldız, bir şehit cenazesinde yumruklu saldırıya hedef olmuştu. Keza eski adalet bakanlarından Bekir Bozdağ, Nevşehir’de Hacı Bektaş-ı Veli'yi anma toplantıları sırasında saldırıya uğramıştı. Ve olayın en tuhaf tarafı şu ki, CHP’li Umut Oran, saldırgan ile dayanışmasını göstermek için onu alnından öpmüştü… Şu garabete ve saçmalığa bakar mısınız? Saldırıyı siyaseten bir ayrışma ve nefret vasıtası hâline getirmek kime ne kazandırır? Neyse ki,  böyle ucuz şahsiyetler siyasette pek fazla kalıcı olup iz bırakamıyorlar. Pazar günkü saldırıda, Özgür Özel’e tokat atan saldırganın “Ben Osmanlı çocuğuyum” dediğini iddia eden CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, bu fitne kokan söylentiyi alelacele kimden öğrendi de hemen dolaşıma soktu acaba? Son derece dikkat çekici bir husus!..

 

Böyle saldırılarda kullanılan şizofren veya başka bir deyimle “meczuplar”, görevlerini yaptıktan sonra, daha çok bu yönleriyle; ruh yapısı ve kabarık suç sicilleriyle gündemi meşgul ederler… Özel’e saldırıyı gerçekleştiren kişi iki çocuğunu öldürecek, ikisini de yaralayacak kadar cani ve tehlikeli bir tip. Hayat hikâyesini herkes duydu, üç günden beri ha bire tekrarlanıp duruyor. Ama bu olaydaki motivasyonu nedir? Sözde yemek kartı talebi karşılanmadığı için mi, birdenbire Özel’in yanında “sağ eli harekete geçmiş?” Hayatında hiç o mekâna gelmemiş, bulaşıkçılıkla geçimini kazanıyor, ama Taksim’de bir apart otelde kalıyor!.. Elbette yapılan soruşturmada, bu kişinin gerçek hayat hikâyesi ve varsa karanlık ilişkileri bir bir tespit edilecek. Bakalım kamuoyuna yeteri kadar bilgi yansıyacak mı? Toplumun aydınlanması ne kadar yeterli olursa, o kadar makbule geçecek. Böylece vatandaşları birbirine karşı kışkırtmak için, her türlü alçakça yalanı üfüren iç ve dış düşmanların tuzakları da boşa çıkacak…

 

Sayın Özgür Özel’e geçmiş olsun. Kendisinin saldırı sonrasında yaptığı sağduyulu açıklamalar takdire şayandır. Liderlik vasfı da bunu gerektirir. Şüphesiz bu doğru tavır kendi hanesine artı puanlar olarak yazılmıştır. Özel’in dediği gibi; “Bu saldırıdan husumet üretmek... İşte o zaman o yumruğu atana, ona o yumruğu attırmaya çalışana prim vermiş oluruz…” Evet, ortaya konması gereken yaklaşım budur ve dolayısıyla Özel’in şu tespiti de son derece doğru ve yerindedir: “Siyaset kurumuna yapılmış bir saldırı olarak görüyorum. Arkasından ne çıkarsa çıksın, sivil siyaseti kucaklamak, birlikte çalışmak mecburiyetindeyiz. Kutuplaşmanın keskinleşmesinin kimseye faydası yok. Kimseye kızgınlığım, küskünlüğüm yok.”

 

Saldırı sonrasında, siyaset yelpazesinin bütün kesimlerinden yapılan açık ve net kınama ve telinler de kesinlikle olumlu ve faydalı olmuştur. Fitnecilerin beklediği gerilime fırsat verilmemesi sevindiricidir. Güvenlik zaafının olup olmadığı ayrı bir bahis. Hadise vukua geldiğine göre, bu saatten sonra işin gerçek yüzünü açığa çıkarmaya çalışmak daha önemlidir. Saldırı failinin her türlü temas ve eylemleri mutlaka titizlikle tahkik edilmelidir. Cevapsız soru kalmamalı.

 

 

 

İsmail Kapan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.