Perşembenin gelişi çarşambadan belli olur ... derler. Bugün 16 Aralık Perşembe. Türkiye açısından büyük önem taşıyan zirvenin birinci günü. Sizler bu satırları okuduktan bir gün sonra da, AB zirvesinin Türkiye hakkındaki tarihi kararı belli olmuş olacak. Bugünün gelişi dünden; yani çarşambadan belli oldu. Avrupa Parlamentosu (AP), Türkiye ile gecikmeksizin müzakerelere başlanmasını tavsiye eden karar tasarısını 262'ye karşı 407 oyla kabul etti. Üstelik, Hıristiyan Demokratların belki aksi yönde bir sonuç alırız diye sarıldıkları gizli oylamaya rağmen. Bu karar, haklı olarak AP'nin liberal ve sosyalist kanadına mensup milletvekillerince bir yenilgi olarak değerlendirildi... Türkiye'yi destekleyen bazı milletvekillerinin AB bayrağı ile birlikte Türk bayrağını sallaması da dikkat çekici bir görüntü idi. AP'de bu kararla birlikte dün yaşanan önemli gelişmelerden biri de, Türkiye'ye tam üyelik dışında özel statü tanınması, müzakerelere başlamadan evvel Kıbrıs Rum Yönetiminin tanınması, Ermeni soykırım iddialarının resmen kabul edilmesi gibi absürt istekleri ihtiva eden tekliflerin de reddedilmiş olmasıdır. Keza dün, Fransa Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklama da çok önemliydi. Zira önceki gün bu ülkenin dışişleri bakanı, bir milletvekilinin sorduğu soruya cevap verirken "Ermeni soykırımı" ifadesini kullanmıştı. Bakanlık sözcüsü bu ifadeyi geri aldıklarını, zira bakan Micahel Barnier'in bu kelimeleri kendi ifadeleri olarak değil, sorulan soru içinde geçen sözcükler olduğu için telaffuz ettiğini bildirdi. İşte bu resmi açıklama çok önemli ve bir süreden beri Türkiye'ye karşı pek de hoş olmayan bir politika yürüten Fransa'nın, Brüksel'deki liderler zirvesinde takınacağı tavır hakkında da bizce bir işaret vermektedir. Aynı şekilde Almanya başbakanının dün yaptığı ve Türkiye'ye tam üyelik dışında bir alternatif düşünmediklerini belirttiği açıklama da hem zirvenin genel seyri, hem de birlikte AB'nin çelik çekirdeğini teşkil ettikleri Fransa'nın davranış biçimi üzerinde çok etkili olacaktır. Evet, yukarıda bir kısmını saydığımız olaylarla, bugünün gelişi dünden belli oldu. Parlamento'nun dün aldığı karar, Liderler Zirvesi için bağlayıcı değil. Ancak zirveyi hiç etkilemeyecek manasına da gelmiyor tabii. Liderler, Avrupa halklarının seçip gönderdiği temsilcilerin sesini duymazlıktan gelebilir mi? Yarının nasıl bir sonuçla biteceği de, bugün gece yarısına kadar devam edecek olan toplantılar, görüşmeler ve pazarlıklar neticesinde belli olacak. Ancak pazarlıklar yarın akşam saatlerine kadar devam edecek. Ekim ayında açıklanan "Akil Adamlar" Raporu ile AB Komisyonu İlerleme Raporu ve dün AP'de kabul edilen karar tasarısı genel hatlarıyla, Türkiye'nin tam üyelik için müzakerelere başlamasını teşvik ve tavsiye eden metinler. Dün AP Başkanı Borrel bir yerde öz eleştiri olan ilginç ifadeler kullandı; "Avrupalılar tanımadıkları insanlardan korkmamalı. Biz birbirimizi pek tanımıyoruz. Bir dönem meşhur olan filmlerin dışında ne biliyoruz ki? Daha da yakınlaşmalıyız ki, korkularımız azalsın..." Borrel'in bu sözleri söylediği bir dönemde, Türkiye'nin dünyadaki imajını çok kötü etkileyen "Geceyarısı Expresi" isimli filmin senaryosunu yazmış olan yönetmen Oliver Stone'un Türkiye'ye gelip bizlerden özür dilemesi de, doğrusu iyi bir rastlantı oldu. Eğer Stone'un Türkiye'ye gelişini temin edenler, AB zirvesini de hesaba katmışlarsa, doğrusu bu zamanlama için tebrik etmek gerekir. Özetlersek; AB dönem başkanı Hollanda'nın Başbakanı Balkenende, zirveden Türkiye'ye "evet" kararı çıkmasını beklediklerini ifade etti. Umumi arzu ve beklenti de bu yönde zaten. Başbakan Erdoğan, dün Brüksel'e hareket etmeden önce son derece rahat görünüyordu ve hem AB cenahına, hem de Türk kamuoyuna gayet net mesajlar verdi. Temennimiz zirveden çıkacak olan karar da, bu şekilde net ve pürüzsüz olsun. Böyle bir karar, ülkemiz için olduğu kadar, Avrupa Birliği'nin geleceği için de hayati önem arz etmektedir. Eğer AB inandırıcı olamazsa, her fırsatta savunduğunu iddia ettiği kendi değerler sistemine ihanet edip çifte standart uygulamaya yeltenirse, en başta kaybeden kendisi olur. AB liderlerinin bu durumun farkında olmamaları düşünülemez!..