Öncelikle kısa bir izahat: "İstihbarat" kavramının
çerçevesine giren alan, mahiyeti icabı çok gizli, çok çetrefil, çok
sofistikedir. Dolayısıyla sahada fiilen çalışmayan veya konuyla ilgili
ciddi bilimsel çalışma yapmayanların, kolayca nüfuz edebileceği, doğru
tahliller yapabileceği bir konu değil. Yani öyle üç-beş casus romanı
okumakla yahut benzer filmleri izlemekle, hemen kavranabilecek bir
mesele değil. İstihbarat dünyasına dair yazılmış sayısız kitabın ne
kadarının doğruları yansıttığı, ne kadarının yönlendirme, saptırma ve
propaganda maksadıyla yazıldığı belli değil. Vaktiyle emniyet
birimlerinde görev almış, sonradan gazeteciliğe geçmiş kişilerin eski
arkadaşlık ve ahbaplık bağlantılarıyla elde ettikleri bilgi kırıntıları
veyahut kimi odaklar tarafından piyon olarak kullanılan "junior"ların
kulağına fısıldanan maksatlı jurnaller, gerçek istihbarat verisi olarak
değerlendirilemez. Ancak profesyonel dedikodu olur!..
Açıkçası, bizim yazdıklarımız hariçten gazel okuma. Reyhanlı olayı
vukua gelir gelmez, malum tiplerce ortalıkta dolaştırılan fısıltılar
sebebiyle, vatandaşların zihni çok karıştırıldı. Bilinen iç ve dış
odakların, hem hükümete karşı bir menfi dalga uyandırmak; hem Suriye
konusunda hedefledikleri atmosferi oluşturmak maksadıyla, pompaladıkları
yanlış bilgiler, Reyhanlı başta olmak üzere, Hatay bölgesinde etkili
oldu. Medya ve siyaset dünyasında, Reyhanlı'da istihbarat zaafı yaşandığına dair yoğun bir söylem var.
Elbette bu çapta bir büyük terör saldırısının, önceden haber
alınamaması veya alınsa bile icrasının önlenememesi, tabii olarak
istihbarat açığını gündeme getirir. Türkiye'nin devlet olarak, çok eski
ve köklü bir istihbarat geleneğine sahip olduğu, en azından tarihî
bakımdan bir hakikattir. Her devrin özelliklerine göre yapı ve metotlar
farklı olsa da, kadim zamanlardan başlayarak; Selçuklu ve Osmanlı
dönemlerinde çok başarılı istihbarat teşkilatları ve çalışmalarının
sabit olduğunu biliyoruz. Hatta Osmanlı'nın zayıfladığı son devirlerde
dahi, bir tek kişi ile koca İngiliz İmparatorluğuna karşı, Hindistan'da
isyan çıkarttıracak kabiliyette olduğunu kitaplar yazıyor... Cumhuriyet
döneminin ilk yıllarında da, istihbarat faaliyetlerinin en azından
dâhilde çok sıkı olduğu biliniyor. Dışa dönük istihbarat kabiliyeti
hakkında rivayetler muhtelif... Mesela Menderes dönemine kadar,
istihbarat elemanlarına ödenen maaşların kaynağı ve ödeme biçimi bile
çok tartışmalıdır. Angajmana girilen yabancı servislerin durumu ve
istihbarat paylaşma oranı vs. ayrıca su götürür konular!..
Sadede gelirsek, Türkiye daha yeni yeni etkili bir dış istihbarat
ağı kurmaya çalışıyor. Bu arada şurası da bilinmelidir ki, ne kadar
güçlü olursa olsun, dünyadaki büyük ülkelerin gizli servisleri de, kimi
olaylar karşısında etkisiz kalabilmektedir. Sızma ve çift taraflı
casusluk olayları dâhil, terörle mücadele konularında pekâlâ açık
verebiliyorlar.
Mesela başarılı kabul edilen İsrail'in Mossad
teşkilatı, Filistinlilerin birçok eylemini önleyememiştir. Reyhanlı için
de benzer durum söz konusu. Kaldı ki, genel bir ihbar alınmış, nokta
tespiti yapılamamıştır. Birçok saldırının önlendiğini de unutmayalım!