Sandık elbette "Demokrasinin Namusudur"!

A -
A +
Kısaca halkın halk tarafından idare edilmesi demek olan demokrasinin, ayrıntı boyutunda birçok farklı tanımı vardır. Bundan dolayı, ileri demokrasi, çağdaş demokrasi, liberal demokrasi, katılımcı demokrasi, modern demokrasi vb. kavramlar kullanılır. Ancak demokrasinin bütün çeşitlerinde, sandık; yani halkın sonucu belirleyen iradesi, olmazsa olmazdır. Demokrasinin "lâzım-ı gayrı mufârıkı" (ayrılmaz parçası) olan sandığı küçümseyen, ikincil dereceye düşüren yaklaşımlar, özünde halka ve onun iradesine saygı duymayan, halkı "cahil; kuyruk, çarıklı vs." tanımlamalarla aşağılayan elitist, seçkinci ve nihayet otoritarizme kapılanan zihniyet kalıplarıdır.
Halen de seçim sandığını hafife alan bu zihniyetin kökü, epey eskilerdedir... 1946'da, "AÇIK OY, GİZLİ TASNİF" saçmalığını uygulayabilen bu zihniyet, II. Dünya Savaşı sonrasında; dünyanın gidişatının mecburi kılması sebebiyle, serbest seçim ve çok partili düzenin gelmesini engelleyemedi. Gerçek bir halk devrimi olan 1950 seçimlerinin sonucunu boşa çıkarmak ve tek parti diktasını devam ettirmek (Paşam, istersen seçimleri iptal edip seni tekrar koltuğa oturtalım!..) arzusu, dünya dengelerine takılınca, geri adım attılar... Ancak aynı sakat zihniyet, 1960 Darbesini var gücüyle arkaladı! 1961 seçimlerinde, bütün baskı ve tehditlere rağmen, halk darbecilere boyun eğmeyince, askerî cunta aynı şeye tekrar yeltendi. Fakat "Paşa"ları bu kez de yanaşmadı...
Lâkin halka "kuyruk, kasketli, çarıklı" diye çemkiren mütegallibe güruhu, vazgeçmek niyetinde değildi. Kendi oylarıyla sıradan vatandaş oyunun bir olamayacağını düşünen bazı Prof.'lar, oturup ciddi ciddi kanun taslağı yazmaya girişti. Mesela bir amelenin reyine karşı, Prof.'un oyunun yedi tane sayılması vs. vs. Bugün, "sandık her şey değildir" diye karın kaslarını zorlayanlar, işte bu zihniyetin devamıdır. Bir de bunlara sonradan katılanlar var. Eskiden sosyalist-komünist hüviyetiyle, anarşi ve terörü araç olarak kullanan, özgürlük mücadelesi iddiasıyla, içinde proleter sınıfın olmadığı proletarya diktatörlüğünü savunan ve o düzeni getirmek için de ülkeyi emperyalist güçlere peşkeş çekmeye peşinen razı olan solcular... Hayatının baharında böyle sefil bir ideolojinin zebunu olan bu eski tüfekler, şimdilerde din düşmanlığı ve lümpenlik üzerine kurdukları düşünce sistemiyle, inançlı kesimlere saldırıp duruyorlar...
Dün Yeni Şafak'ta, Ali Bayramoğlu; "tarla fareleri" diye tavsif ettiği bu müflis zihniyetin, iki saplantısını şöyle ifade ediyordu: "Birincisi, Müslüman'dan demokrat olmaz. İkincisi, dindarsa, iktidarı devirmek için her yol mubahtır..."  Sabah'ta da, SETA Başkanı Taha Özhan, şu çarpıcı analizi yapıyordu: "... Darbenin Mısır'da olduğunu bile anlayamadılar. Devrilen Mursi oldu, ama onlar hâlâ Erdoğan'ın dersler çıkarmasını söylüyorlar. Bütün Batılı liberal demokrasi fantezisi ahlaken ve siyasal olarak iflas etti, onlar İhvan'ın başarısız olduğunu dillendiriyorlar. Sekülerlerin demokrasiye suikast girişimi oldu, onlar hâlâ 'İslamcılar demokrat olabilir mi?' düzeyindeler. Demokrasi bir darbe ile alaşağı edildi, onlar hâlâ 'demokrasi seçim değildir' sefaletindeler. Tam bir tefessüh halindeler..."
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.