"Savaşa uzak değiliz..." ne demek?

A -
A +

Suriye sınırımızdaki gelişmeler, bütün dünya tarafından çok yakından takip ediliyor... Son günlerdeki tırmanma, ortak bir endişe kaynağı. Zira Suriye sınırlarını aşacak bir çatışma ortamının, bir anda bütün Bölgeyi etkilemesi ve küresel dengeleri altüst etmesi işten bile değil!.. Yabancı ülke yetkilileri ve uluslararası kuruluşların sözcüleri, sürekli olarak sükûnet ve itidal çağrılarını tekrarlıyor. Ancak olayların seyri, bu çağrıların paralelinde gelişmiyor ne yazık ki... Akçakale ilçesinin ortasına düşen top mermisinin, beş vatandaşımızın hayatını söndürmesi ve bir düzine insanımızı yaralaması, büyük bir yangını çıkaracak kıvılcım niteliğinde idi. Türkiye, uluslararası hukuka saygılı, köklü geleneklere sahip bir devlet olarak ve her zaman barıştan yana tavrıyla, bu olayı bahane ederek işi çatışma boyutuna vardırmadı. Sadece, meşru ölçüler içinde saldırıya karşılık verdi. Türkiye'nin bu haklı ve ölçülü davranışının karşı tarafça doğru anlaşılması gerekir. Aksi durumda, sonucu kestirilemeyecek vahim gelişmeler yaşanabilir. Artık meşruiyeti kalmamış Beşar Esad, Neron'un Roma'yı yakması gibi, Halep'i ve Şam'ı yakmaya devam ediyor. Vahşice öldürülen insan sayısı kırk bini buldu. On binlercesi de kayıp... Yüz binlerce insan da, canını kurtarmak için komşu ülkelere sığınmaya devam ediyor. Türkiye'ye sığınanların sayısı 95 bini aşmış durumda. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alan, sığınma hakkına saygı gösterdiği; çaresiz insanlara kucak açtığı için, Türkiye'yi suçlayan Esad ve avenesi, 'Benden sonra tufan...' anlayışı ile hem ülkesini tahrip ediyor, hem de giderayak komşu ülkeleri de bu yangının içine çekmeye çalışıyor. Esad ve avanesinin çılgınlığına karşı, ne yazık ki, dünya ülkeleri üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiyor. Genel olarak dünyanın duyarsızlığı ve İran ile Rusya'nın da Esad'a desteği sebebiyle, Baas rejiminin ömrü fazlasıyla uzadı. Lakin bu zalim rejim, ayakta kaldığı her gün, yeni bir tehlikeye kapı açıyor... Türkiye'nin sabrını zorlayan son olayların, nerede duracağı henüz belli değil. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin hükümete, yurt dışına asker gönderme yetkisi vermesi, çok ciddi bir adımdır. Başbakan'ın, "Savaş meraklısı değiliz, ama savaşa uzak da değiliz..." diye tanımladığı durum, Türkiye'nin hem ciddi hazırlığını, hem kararlılığını ifade ediyor. Suriye'de durumun kontrolden çıkmaya başladığı günden itibaren sınır boylarında gerekli askerî tertibat alan Ordumuz, sınırlarımızın güvenliğini ve egemenlik haklarımızı koruyacak kudrete sahiptir. Bu noktada, mevcudunun yarısı firar etmiş, disiplini ve tertibatı tamamen bozulmuş Suriye Ordusunun, bu haliyle Türk Ordusuna kafa tutması da söz konusu olamaz. Bu sözleri bir hamaset ve savaş kışkırtıcılığı olarak almayınız. Aklı başında hiç kimse savaş istemez. Lakin hükümranlığın sürdürülebilmesi için de, savaşa hazırlıklı olmaktan başka yol yoktur. Ecdadımız bunu, "hazır ol cenge, ister isen sulh-u salah" şeklinde çok güzel ifade etmiştir. Meclis'ten çıkan tezkere, sadece Esad ve avanesinin muhtemel bir çılgınlığı değil, sınırın öte tarafında birtakım atraksiyonlarda bulunacak PKK uzantısı unsurlara karşı da gerekebilir. Buraya bir mim koyunuz!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.