Slogan cumhuriyeti mi, refah cumhuriyeti mi?..

A -
A +

Dün CHP Milletvekili Levent Gök'ün kendisine uzatılan bir TV mikrofonuna konuşmasını dinlerken, derin bir ye'se kapıldım doğrusu! Siyaset bu kadar ucuz, bu kadar basit, bu kadar provokatif ve düzeysiz bir şey miydi acaba? Üç-beş dakika süren konuşmasında, Levent Gök'ün aynı kelime ve cümleleri (Tayyip'in faşist emri, bugün dev uyandı, milyonlar Atatürk'le buluşuyor...) kaç defa tekrar ettiğini merak edenler, sayma zahmetine girebilir. Fakat o görüntü, Türkiye adına çok düşündürücü. Aynı zamanda Ana Muhalefet Partisinin, niçin bir türlü iktidara gelemediğinin de net olarak izahıdır. 2011 seçimlerinden hemen sonra da, benzer soyadını taşıyan bir başka CHP'li vekil (İsa Gök), Parti'nin liderine ve yönetimine rağmen, kendince "hükümete diz çöktürecek" bireysel bir eyleme girişmişti. Ama bir müddet sonra, esasen kendi partisini zora sokan o protest tavrından, vazgeçmek zorunda kalmıştı... Grup Başkanvekili Muharrem İnce de, "İLERİ FAŞİZM" diyerek kendince yeni bir açılım yaptı! Evet, CHP'nin bu siyasetle ve bu vekillerle bir sittin (altmış) sene daha iktidar olamayacağı açıkça görülüyor. Slogan atarak, polis barikatlarına saldırarak iktidara gelmek mümkün olsaydı, bugüne kadar durum çok farklı olurdu... Lakin atasözünün zihnimize kazıdığı üzere, LAFLA PEYNİR GEMİSİ YÜRÜMEZ! Eğer gerçekten Cumhuriyet yüceltilmek isteniyorsa, bu ancak halkın refahının yükseltilmesiyle mümkündür. Seksen küsur sene boyunca, içi boş lafları bu halk çok dinledi ve artık gına geldi. On binlerin Anıtkabir'e veya başka bir yere yürümesi de karın doyurmuyor... Bırakınız bu ucuz siyaseti. Daha ciddi işlere, bu ülkenin kalkınmasına katkı verecek rasyonel fikirlere, plan ve programlara kafa yormaya çalışın derim. Şayet CHP, dünkü patırtının kendisine puan getirdiğini sanıyorsa, fena halde yanılıyor... Gelelim madalyonun öbür yüzüne. Bu ülkede öyle garip olaylar zuhur eder ki, bilerek ve isteyerek, planlayarak yapmaya kalksanız mümkün değil başaramazsınız! Ankara'daki gösteriler niçin önce yasaklandı, neden bilahare izin verildi? Bu saatten sonra böyle bir sorunun pek anlamı da kalmadı, ama insan yine de merak ediyor... Elbette hüküm neticeye göredir. Fakat maharet, istenmeyen neticelerin daha baştan önlenmesidir. Eğer bir süreç iyi yönetilemezse, kontrolden çıkması ve sevimsiz bir hal alması çok kolay olabilir. Şayet CHP'nin, İP ile birlikte organize ettiği yürüyüşe yasak getirilmese idi, büyük ihtimalle daha az sayıda kişinin katılımı ile sıradan bir gösteri olarak, sessizce bitecekti. Ama yasak kararı çok lüzumsuz bir gerginlik doğurduğu gibi, iktidar aleyhine muhalefetin değirmenine su taşıdı. Terör saldırıları bayram günlerinde dahi sürerken, cezaevlerindeki açlık grevi yeni bir sıkıntı olarak kapıyı çalmışken, bu gerginliğe meydan vermek hiç iyi olmadı. Tabiatıyla devletin ilgili birimlerine gelen istihbarata göre, güvelik tedbirlerinin alınması kaçınılmazdır. Bu noktada, devletin kayıtlarına itibar etmek geçerli yoldur. Fakat yasak koymanın her zaman iyi bir tedbir olmadığı da bir gerçek... Nitekim son olay, bu hakikati bir kere daha ortaya koydu. Umarız gerekli değerlendirme yapılır ve aynı hatalar tekrarlanmaz!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.