Son saldırıları nasıl okumalı?

A -
A +

Bölücü örgütün her kanlı saldırısından sonra, sayıları hayli bol olan "terör uzmanları" televizyonlarda arz-ı endam eder ve hemen tamamı bilinen görüşleri tekrarlar... Mesela derler ki, istihbarat zaafı var. Derler ki, sınır boylarındaki karakollar çok derme çatma ve üstelik yer seçimi çok yanlış ve korunaksız. Derler ki, PKK'ya karşı mücadele stratejisinde yanlışlar var. Sadece güvenlik tedbirleriyle değil, siyasi ve sosyal tedbirler devreye konulmalı. Derler ki, bölücü örgüte çok büyük dış destek söz konusu. Türkiye bu konuda daha etkili politikalar geliştirmeli vs. Yine bazıları, devletin bugüne kadar terörle mücadelede yaptığı yanlışları sıralar ve geçmişte; lüzumsuz sertliklerle bölge halkının küstürülmesi, bazı vatandaşların uğradığı baskılar neticesinde, örgüte destek verme noktasına gelmesiyle, PKK'nın taban bulduğuna ve bundan dolayı işlerin daha da zorlaştığına sık sık dikkat çeker. Hakkâri ve çevresindeki son olaylardan sonra da, yukarıda küçük bir özetini verdiğimiz görüş ve yorumlar devam ediyor... Şüphesiz bu yorumların her biri belli noktaya kadar doğrudur. Mesela bunca yıllık mücadeleye rağmen, hâlâ daha bazı karakollara yapılan baskınlarda güvenlik güçlerinin hazırlıksız yakalanması ve ağır kayıplar vermesinin izahı zordur. Otuz küsur yıldır o bölgeyi karış karış tarayan birliklerin, arazi değerlendirmesi ve kontrolünde, terör örgütüne karşı zaaf içinde olmaması gerekir. En fazla tartışma konusu olan istihbarat meselesinin, şimdiye kadar çoktan halledilmiş olması gerekirdi. Öyle ya, bu kadar beşeri ve teknik imkâna rağmen, nasıl oluyor da terör örgütü ağır silahları bu bölgelere sokabiliyor ve bu kadar kalabalık sayıda militan eylem bölgesine sızabiliyor? Yenilenmesi gereken sınır karakollarından 147 tanesinin hâlâ daha yapılmamış olduğunu ve en fazla eski yapı karakolların baskına uğradığını da burada bir kez daha hatırlayalım. Bölücü örgüte verilen dış destek çok çok ayrı bir konudur. O kadar çetrefil ve geniştir ki, ciltlerle kitaba sığmaz. Onun için burada anlatmaya kalkışmayacağız. Sadece şunu belirtelim ki, bölücü örgüt halen otuz altı ayrı ülkede çeşitli boyutlarda örgütlenmiş durumda. Türkiye ve Bölge üzerinde stratejik hesapları olan küresel güçler, gizli-açık destekle, PKK'yı taşeron gibi kullanarak, politikalarını hayata geçirmeye çalışıyor. Başbakan Erdoğan'ın önceki günkü açıklamasında bahsettiği "Örgütün iplerini elinde tutan düşmanlar..." işte bu güçlerdir. Bazılarının zannettiği üzere, burada sadece Suriye'deki Baas rejimi hedef alınmıyor. Mesajı alması gerekenler almıştır!.. Sadede gelirsek, son günlerdeki saldırılar ve verilen şehitler, mübarek Ramazan ayında yüreğimizi dağlasa da, kimilerinin yaptığı iç karartıcı yorumlara asla katılmıyoruz. Tam tersine bu saldırılar, PKK'nın iyice köşeye sıkıştığının işaretidir. Dünya gayr-ı nizami harp standartlarında, standart kayıp dengesi bire karşı on üçtür. Yani güvenlik güçleri on üç kayba karşı bir teröristi öldürebiliyorsa, bu standardı yakalamış kabul ediliyor. Türkiye'ye baktığımızda, çok farklı bir tablo görüyoruz. Son iki hafta içinde PKK en az 115 ölü vermiştir. Örgüt intihar saldırıları yapıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.