Türkiye, dış politikasında yalnız mı?

A -
A +
Cengiz Çandar, Radikal Gazetesinde (18 Ağustos); "Türkiye'nin değerli yalnızlığı ya da etkisiz dış politikası" başlıklı bir yazı yazdı. Yazının ana gövdesini, Lübnan'ın En-Nahar Gazetesi'nde çıkan Cihad Zein adlı yazarın makalesi teşkil ediyor. Daha açıkçası, Çandar kendi görüşüyle örtüşen bu yazıyı, tezini doğrulamak üzere, esas delil mahiyetinde sunmuş... Adı geçen yazarın, bugüne kadar Erdoğan ve Ak Parti lehine bir tutum içinde olduğuna, ancak son zamanlardaki gelişmelerle birlikte, kanaat değiştirdiğine uzunca işaret ettikten sonra, görüşlerini aktarıyor...
Cihad Zein, "BAŞBAKAN TAYYİP ERDOĞAN'IN LİDERLİĞİ 'TÜRK MODELİ' İÇİN BİR YÜK HALİNE GELİD Mİ?" sorusuyla başladığı yazısını, Türkiye'nin Suriye meselesinde mezhepçi bir tutum takınmaya başladığı iddiasıyla nasıl yanlış bir zemine taşıdığını kendince ispatlamaya çalışıyor. Daha da öteye, Mısır'daki gelişmeler karşısında başbakanın izlediği politikayı; "ERDOĞAN'IN DURUŞU, TÜRKİYE'Yİ BÖLGEDEKİ BİR BAŞKA MÜSLÜMAN KARDEŞLER HÜKÜMETİYMİŞ GİBİ BİR GÖRÜNTÜYE SOKUYOR..." gibi bir değerlendirmeyle, realite dışında başka bir dürtü ile izah edilebilecek noktaya taşıyor. Zein'in yaptığı analizlerin rasyonel olup olmadığı, uzun uzadıya irdelenebilir. Özellikle, bir süreden beri; Türkiye'de de seslendirilen, "mezhepçi" yaklaşım... ABD'nin 2000'li yılların başında, "Şer ekseni" içine aldığı ve herkesin vebalı gibi kaçtığı Suriye rejimi ile tam da o günlerden beri en sıkı ilişkileri kuran, AK Parti hükümeti değil miydi? Bugüne kadar, dünyadaki pek çok liderin can güvenliği dolayısıyla resmi ziyarette bulunma cesaretini gösteremediği Irak'ta, büyük hayati risk altında en kritik mahallelere girerek oradaki Şii liderlerle, bizzat temas kuran lider kimdi?
ABD ve AB'nin amansız ambargolarla bunalttığı, İsrail'in Amerikan vizesi alıp vurmak için her dem fırsat kolladığı İran için, BM'de en önemli müttefiki ile zıtlaşmayı da göze alarak, müstakil ve kişilikli bir politika ortaya koyan hükümet hangisiydi? Bütün bunlar olurken, Şam, Bağdat ve Tahran rejimleri, bir süreliğine "SÜNNİ" mi, olmuştu?! Lübnanlı Cihad Zein, bütün bunları gözden kaçırabilir, ama Cengiz Çandar gibi Orta Doğu konusunda iddialı bir kalemin aynı hataya düşmesini nasıl izah etmeli? "Sünni-mezhepçi bir hüviyet kazanan yanlış dış politika" değerlendirmesi yapan Çandar, sadece bugünkü tabloya bakarak şu hükme varıyor: Mısır'la ilişkileri en bozuk ülke Türkiye. Şimdi elçiler de geri çağrıldı. Yani resmi ilişkiler kopuş durumunda. İsrail ile "özür" noktasından sonra bir ilerleme yok. Yani ilişkiler donma noktasında. Yani Doğu Akdeniz'de yok hükmündeyiz..." Eh, böyle bir stratejik değerlendirmeyi okullarda ders olarak okutmalı artık! Çandar'ın kariyerine gerçekten yakıştıramadım...
Devam ediyor: "Suriye'de rejim ile düşmanız. Komşu Irak hükümetiyle çok mesafeliyiz. Lübnan'da vatandaşlarımızın can güvenliğini korumakta aciziz... İran ile Rusya'ya karşı çaresiziz..." dedikten sonra,  bu politikanın (Değerli yalnızlık) diye sunulduğunu belirterek, "Değerli yalnızlık diye bir dış politika olmaz" yargısını patlatıyor.
Bugünlük  şöyle noktalayalım: sadece konjonktüre bakarak dış politika belirlenmez.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.