Son elli senedir bu ülkede yaşanan sıkıntıların kahir ekseriyeti, askerî yönetimlerin eseri olan 1961 ve 1982 Anayasalarının getirdiği hukuk sisteminden kaynaklanıyor... Zira her iki anayasa da, görünürde halk oylaması sonucu kabul edilmiş olsa bile, millî iradenin şekillendirdiği değil; kurumların iradesinin oluşturduğu hukuksal metinlerdir. Bu iki metin de, özü itibariyle millî iradeyi çeşitli aşamalarda kayıt ve ipotek altına almak üzere, bir dizi mekanizmayı içinde barındırmaktadır. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" hükmü, "Türk Milleti, egemenliğini Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organlar eliyle kullanır." (AY Md. 6) şeklinde sınırlama ve kontrol altına alınmıştır. Kimdir bu yetkili organlar? Mesela Anayasa Mahkemesi, mesela Yargıtay ve Danıştay, Milli Güvenlik Kurulu, TSK'nın özerk yapısı, Üniversitelerin konumu, Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek Kuruluşları, yani sendikalar, meslek odaları, barolar vs... Peki bunlar halka hesap veriyorlar mı? Mesela "Türk Milleti adına karar veren yargı", millete hesap veriyor mu? Peki ya meslek kuruluşları? Alın size Barolar Birliği... Başkanvekili Berra Besler açıklama yapıyor: "Bu ortamda yapılacak yargı reformu, yargıyı siyasetin içine çekecek ve onarılması güç problemler doğuracak..." diyor. Sanki on yıllardan beri yargı siyasi tartışmaların konusu değilmiş gibi konuşuyor. İşte İstanbul Barosu'nun gayretleri ile, Danıştay 8. Dairesinden devşirilen son iki karar. Hani Anayasa ve ilgili kanunlar tarafından, her yönü ile YÖK'ün uhdesine verilmiş olan 'KATSAYI' meselesinde, Danıştay'ın yaptığı yetki gasbı... Ben yaptım oldu! Oh ne âlâ ne âlâ!.. Yargı siyaset dışı olmalı... İyi güzel de nasıl olacak? Şimdiye kadar olabilmiş mi? Anayasa Mahkemesi tam kırk yıldan beri (1970'ten bu yana), anayasanın lafzına ve ruhuna aykırı biçimde hareket ederek, kendisini yasama organının yerine koyan kararlar alıyor! Danıştay, Yürütmenin yetkilerini hukuka aykırı biçimde devralıyor... Bu şekilde hukuku ve yargıyı siyasallaşmaktan kurtarmak asla mümkün değil. Hele hele, HSYK'nın Erzurum Özel Yetkili Savcıları ile ilgili son kararı, yargı sisteminin temeline dinamit koymuştur. Gelinen noktada yargı reformu, acil, şart ve kaçınılmazdır. CHP'li Hakkı Süha Okay, bizatihi mensubu olduğu Parlamentoyu tahfif eden açıklamalar yapıyor. Ona göre, Anayasa Mahkemesi tarafından laikliğe karşı eylemlerin odağı haline gelen iktidar partisi, asla yargı reformu yapamazmış... Bunlar hukukta yeri olmayan boş laflar. AYM her seferinde CHP'nin isteği doğrultusunda karar verince, Okay memnuniyetini abartılı biçimde izhar ediyor ama... Demek ki, yargı organları CHP'nin talebine göre karar verdiği sürece onlar açısından problem yok!.. Yargının bu haliyle, siyasetin ta göbeğinde yer aldığı tartışma götürmez bir gerçektir. CHP+Yargıtay+Danıştay+Barolar Birliği ve diğerlerinin, sırf AK Parti döneminde yapılmasın diye karşı çıktıkları yargı reformunun daha fazla gecikmesi, memleketin başına çok büyük dertler açar. Buna meydan verilmemelidir. MHP'nin Anayasa değişikliği için referandumu sakıncalı bulması da doğru değildir. Zira asıl güç millî iradedir. Önemli meselelerin aşılmasında, doğrudan doğruya o iradeye başvurmak niye yanlış olsun ki?