Vefatının 20'nci yılında, Özal'ı anarken...

A -
A +
Şairler Sultanı Baki'nin o muazzam ve muhteşem beytinin, en çok yakıştığı insanlardan biri de, Rahmetli Turgut Özal olsa gerek... "Kadrini seng-i musallâda bilüp ey Bâki / Durup karşuna el bağlayalar Yârân, saf saf..."
Evet, bazı insanların ancak vefatından sonra kıymetini anlamak... Merhum Özal hayatta iken, yaptıklarının ve yapmak istediklerinin mahiyetini pek bilemedik. O hayata veda ettiği gün, bazılarımızın "kafasına dank" etti, ama heyhât! İş işten geçmişti artık... Merhum Adnan Menderes gibi, merhum Özal'ı da, ancak onu kaybettikten sonra anlamaya başladık. Merhum Menderes'i, 52 seneden beri, giderek büyüyen bir hasretle anıyoruz. Aynı durum Turgut Özal için de geçerli. 20 sene sonra, onu bambaşka duygularla yâd ediyoruz. Çeyrek asır önce hayata geçirmek istediği barış sürecini, bugün gerçekleştirmeye çalışıyoruz. O gün merhum Özal'ın gösterdiği cesareti, kararlılığı; vizyonu, kavrayamayan küçük beyinler, Türkiye'nin önünü açacak ve pek çok problemden kurtaracak büyük hamlelerin önünü kestiler. Aradan geçen zaman, memleket için telafisi imkânsız kayıp oldu!
17 Nisan 1993 Türkiye'si o kadar zaaf içindeydi ki, Cumhurbaşkanının sağlığını korumak şöyle dursun, ölümüyle ilgili gerekli işlemleri dahi, doğru dürüst yapmaktan aciz kaldı. İşte o yüzdendir ki, ta bugüne kadar merhum Özal'ın ölümü üzerindeki soru işaretleri kalkmadı. Bir ülke düşününüz ki, bunca yıldır, devlet başkanının öldüğünü veya öldürüldüğünü bir türlü kesin neticeye bağlayamıyor!.. Zamanaşımına bir gün kala, yani önceki gün; nihayet bir hukuki kovuşturma başlatılabildi. Bu davadan bir sonuç çıkar mı çıkmaz mı, zaman gösterecek. En azından şimdilik, dosyanın kapanmasına müsaade edilmedi. Bu kadarı bile, yıllardır sesini duyurmaya çalışan aile fertleri için bir tesellidir. 
Hakikat şu ki, Türkiye büyük değerlerinin farkına, onları yitirdikten sonra varıyor. Bu da yeterince düşündürücü bir durum değil mi? 
Bugün Rahmetli Menderes ve Özal'ın açtığı yollardan yürümeye, ilerlemeye çalışıyoruz. Onları ve ideallerini anladığımız ve kavradığımız ölçüde, başarılar kazanabiliriz. Şu halde, onları ve onlar gibi Türk milletine hizmet eden liderleri; kıymetleri daha çok tanımaya, fikirlerini daha iyi anlamaya gayret etmeliyiz. 17 Nisan 1993 tarihinden bugüne dek, Turgut Özal'ın mezarına gidip Fatiha okuyan, oraya gidemeyip uzaktan dualarını gönderen her vatandaş, bunu samimiyetle ve canı gönülden yapıyor. Zira merhum Özal'ı yâd etmekle kimsenin eline bir maddi menfaat veya siyasi ikbal geçmiyor. Resmi ideolojinin gözüne girmek gibi bir durum da söz konusu değil. Yegâne sebep, sevgi ve samimiyettir. O kadar!..
Vefat yıl dönümü sebebiyle, Turgut Özal için yine çok şeyler söylendi ve yazıldı. Beylik lafların ötesinde gördüğüm iki "tweet"i, burada paylaşmak istiyorum: Birisi başarılı Maliye Bakanımız Mehmet Şimşekten; "Turgut Özal: bir devrim kahramanı, keşfedilmekle tükenmeyen hazine, yarım kalmış hikâye, öngörü makamı, bir hayat dersidir." Diğeri de çok değerli anayasa hukukçusu, Doç. Dr. Osman Can'dan: "... Vesayet sisteminin alt yapısını çok akıllıca ve fark ettirmeden çökerten bu yalnız ve rafine siyasetçiyi rahmetle anıyorum."
Ruhu şad olsun.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.