Dile kolay, Yalçın Özer Ağabey aramızdan ayrılalı, tam on yıl olmuş... Meğer hep söylendiği gibi, zaman yine su gibi akıp gitmiş. Ama bu defa, sanki biraz daha hızlı akmış!.. Yaşanan hatıralar o kadar taze ki, daha dün gibi geliyor. Ankara'daki ofisine her gittiğimde, uzun sohbetlere dalar, gerçekten zamanın nasıl geçtiğini anlayamazdık. Merhum Yalçın Özer, çok üstün niteliklere sahip bir insandı. Her şeyden önce dost ve arkadaş canlısı idi. Entelektüel birikiminden ötürü, sohbetlerinin tadına doyum olmazdı. Ama bu sohbetleri daha da lezzetli kılan, onun samimiyet ve içtenliği idi... Yalçın Ağabey, yakından tanıyanlarının teslim ettiği gibi, hakikaten tam manasıyla derviş tabiatlı bir insandı. Yüzünden tebessümün hiç eksik olmadığı, engin sabırlı, herkese karşı iyi niyetli bir derviş... Diğer taraftan dünyanın gidişatını çok iyi okuyabilen, siyasal ve sosyal olayları mükemmel şekilde analiz edebilen bir kalem erbabı idi. Tıp tahsili yapıp doktor olmuştu. Ama bir sosyolog veya siyaset bilimci kadar da, toplum yapısına ve devletin işleyiş prensiplerine vâkıftı. Eşsiz güzellikte bir üsluba sahipti. Gerçek bir münevver ve mütefekkirdi... Yalçın Özer gibi değerlerin, ne yazık ki yeri doldurulamıyor. Fikir adamı olarak kalite ve kapasitesine diyecek yoktu. Ama onun asıl câlib-i dikkat özelliği, nezaketi, nezaheti ve diğer insani faziletleri idi. Mesela cömertliği ve ikram severliği... Rahmetli babamın tedavisi için Ankara'ya her uğradığımızda, onun gösterdiği misafirperverliği hiç unutamam... Her yönüyle güzel insandı vesselam. Rahim Er Ağabey ile arkadaşlık ve dostlukları daha eski ve köklü idi. Talebelik dönemlerinde aynı evi paylaşmışlardı. İstanbul'da ikamet ettiği vakitler, daha sık buluşma ve sohbet imkânı buluyorduk. Bir keresinde, Karagümrük'teki evinde, birkaç başka dostla birlikte yine toplanmıştık. Çiğ köfte partisi eşliğinde, o uzun kış gecesinin nasıl da çabuk geçtiğini, şafak sökerken anlamıştık... Sigara tiryakiliği konusunda da, Ahmet Sağırlı ile aralarında su sızmazdı! Merhum Yalçın Özer, beşeri münasebetlerinde kibarlık timsali olduğu gibi, inandığı dava uğrunda da o derece kararlı ve cesur idi. Bu yüzden, 28 Şubat Postmodern darbesinin en büyük mağdurlarından biri oldu. Can güvenliği bile tehlikeye girdiği için, aile efradıyla birlikte bir müddet, uzak diyarlara mecburi seyahate çıkmak zorunda kalmıştı... Gönül isterdi ki, o çileleri çekmiş olan Yalçın Ağabey bugün hayatta olsaydı da, ülkemizde yaşanan demokratik gelişmeleri; darbecilere, mütegallibelere kanun önünde hesap sorulmasını, dünya gözü ile görebilseydi... Takdir-i ilahi!.. Ömrü o kadarmış. 54 yaşında, hayatının en verimli çağında iken onu kaybettik. Başta muhterem babası Duran Amca, sevgili kardeşleri Ferit ve Metin Özer olmak üzere, bütün aile efradına tekrar sabır ve metanet dileriz. Akrabaları gibi, arkadaşları ve sevenleri olarak, biz de onu çok özlüyoruz, özleyeceğiz... Ümit ediyor ve inanıyoruz ki, muttaki bir Müslüman olan Yalçın Ağabey, Rahmet-i Rahman'a gark olmuştur. Mekânı cennet olsun!