Yargı bağımsızlığı; ama nasıl?

A -
A +

Türkiye'de en önemli meselelerin bile tartışılması, ancak bazı münasebetlerle sözkonusu olabiliyor. Dönem dönem gündeme getirilen konular, saman alevi gibi, kısa ömürlü oluyor... Bu defa da öyle oldu, olacak!.. Anayasa Mahkemesinin 42. kuruluş yıldönümü dolayısıyla, Başkan Mustafa Bumin, yargının bağımsızlığı ve yargı mensuplarının ekonomik durumu hakkında çok çarpıcı açıklamalar yaptı. Bu açıklama ve buna dair yorumlar, bir iki gün süre ile medyada yer alacak, bazı çevrelerde sınırlı şekilde tartışılıyormuş gibi yapılacak ve ondan sonra da u-nu-tu-la-cak... Evet maalesef böyle olacak. Tıpkı bundan önce kerrat ile vukua geldiği gibi. Şu korkunç gerçeğe bakar mısınız? Devletin temeli olan adaleti sağlayacaka olan hakimler, yoksulluk sınırında yaşıyor! Bumin'in konuşmasının ilgili paragrafı aynen şöyle: "Hakimlik ve savcılık mesleğine verilen önem giderek azalmaktadır. AB uzmanları düzenlediği raporda, 10 yılını doldurmamış 4 bin 742 hakimin, maaşının azlığı nedeniyle yoksulluk sınırı altında yaşadığını açıkladı... Asgari ihtiyaçlarını karşılayacak gelire sahip olmayan hakim, ne kadar iyi niyetli olursa olsun kendisini işine veremez. Eski Yargıtay Başkanı Mehmet Uygun'un, 'vicdanı ile cüzdanı arasında sıkışan hakimin kararının tam ve sağlıklı olacağını düşünmek insan aklına, doğasına ters düşer' sözcüklerini karikatür konusu yapanların, AB raporuna ne diyeceklerini merakla bekliyorum..." Daha önce de bu köşede adliye binalarının yetersizliği ve mevcut hallerinin perişanlığı ile, personel kifayetsizliği sebebiyle gün be gün biriken dava dosyalarının artık ne odalara, ne de koridorlara sığmadığını dile getirmiştik. Her sene adli yıl başlangıcında, hemen bütün medya adli sistemdeki sıkıntılardan bahseder. Yetkili yetkisiz ilgililerin bilmem kaçıncı kere gündeme getirdiği şikayetler tekrarlanır. Ama geçen zaman içinde bu şikayetler azalmak yerine artmaya devam eder. Acaba bu durum daha ne kadar sürecek? Avrupa Birliği standartlarını yakalamak için her alanda bir gayret gösterildiğini sanıyoruz. Ama devletin temel unsuruna dair gayretler ne kadar yeterli? Bunu iyice irdelemek gerekiyor. Kamu personelinin binde üçü-dördü kadar olan hakim ve savcıların ekonomik durumlarının makul seviyeye getirilmesi imkan harici mi? Yargı meselesi, A'dan Z'ye masaya yatırılamaz mı? Bugün yargıda sadece ekonomik sıkıntılar değil, sistemdeki diğer problemler de endişe verici boyutlarda. Yüksek Yargı organları arasında temel konularda derin görüş ayrılıkları var... Son olarak Anayasa Mahkemesi'nin bazı üyelerinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmesi hususunda, Yargıtay ile Anayasa Mahkemesi arasında büyük ihtilaf yaşanıyor. Yargıtay nedense, üye seçiminin Meclis tarafından yapılmasına karşı çıkıyor. Gerekçesi ise, bu yolla Yargının siyasallaşacağı endişesi. Oysa Anayasa Mahkemesinin kendisi bu görüşe katılmıyor. Başkan Mustafa Bumin, pazartesi günkü konuşmasında, bu konuda bir kısım yargı çevrelerini ve CHP'yi iyi niyetli olmamak noktasında eleştirerek, "Değişime direnmeyin..." şeklinde çağrıda bulundu. Gerçekten yıllardan beri, Yargı alanında cesur açılımlar yapılamadığı için, sistem giderek tıkanıyor ve çağın gereklerine cevap vermekte zorlanıyor. Türkiye'nin AB için başlattığı hukuk reformuna paralel olarak yargı sistemini de bir an evvel her yönüyle ıslah etmesi gerekiyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.