Yeni Anayasa: Çabalama Kaptan......!

A -
A +
Büyük umutlarla yola çıkılmıştı... "Anayasal yönetime" geçişten 137 yıl sonra, nihayet halkın bütün kesimlerinin katılacağı, geniş mutabakata dayalı bir sivil anayasa yapılacaktı. Aslında şartlar buna elverişli idi. Zira seçim sandığının sonucu, yüzde 85-86 gibi yüksek bir oranda, Millet Meclisi aritmetiğine yansımıştı. Milli iradenin, Parlamentoda müşahhas olarak bu seviyede tecelli etmesi, yeni bir toplumsal sözleşme; yani devletin yapısı ve çerçevesini çizecek anayasayı yapma noktasında, tam olarak elverişli bir zemin hazırlamıştı.
Başlangıçta hayli azınlıkta kalan kimi hukukçuların, "Bu Meclis yeni anayasa yapamaz..." türünden arkaik görüşleri, rağbet bulmadı ve doğru olanda karar kılınarak bu iş için kollar sıvandı. Ve bildiğiniz üzere, Meclis'teki temsil oranına bakılmadan, her partinin eşit üye ile iştirak ettiği "Uzlaşma Komisyonu" kuruldu. Halkla bizzat temas ve veri toplama çalışmalarında, gerekli kolaylık ve esnekliği yakalamak için bunun alt komisyonları da kuruldu ve 17 Mayıs 2012 tarihine kadar, işin bu bölümü tamamlandı. 31Aralık 2012 tarihine kadar da, Komisyonun anayasa taslak metnini yazma dönemi olarak belirlendi. Ancak bu tarihte beklenen sonuç elde edilemediği için, Meclis Başkanı Cemil Çiçek'in parti liderleriyle istişare toplantılarından sonra, Komisyona dört aylık ek süre tanındı ve o süre de dün tamamlandı.
Hali hazırda Komisyonun mutabakat sağladığı madde sayısı sadece 30. (Yazıyla otuz!)  Son dört aylık ek sürede, ancak dört madde üzerinde mutabakat sağlanmış. Bu durumun özeti şudur. Rüzgâra karşı yol alamayan geminin, kaptanına söylediği şey: Çabalama kaptan, ben gidemem! Evet, maalesef durum bu minval üzere...
Dün, CHP ve MHP'nin sözcüleri, yeni anayasa konusundaki tıkanmanın sebebi olarak; İktidar Partisinin, başkanlık sistemini yeni anayasaya koymak istemesini gösterdi. CHP'li Atilla Kart ve MHP'li Faruk Bal, bunun yanında çözüm süreci çerçevesinde, BDP'lilerin "savaş tazminatı" vb. tehlikeli önerileri de, tıkanmanın ve tedirginliğin kaynağı olarak ileri sürdü. Doğrusu bu konuda her iki partinin de, ipe un serme temayülünde oldukları görülüyor. İlk olarak, AK Parti'nin, başkanlık sistemini anayasa teklifine koymakla birlikte, bunda ısrarcı olmayacağını belirtmiş bulunması, buradan gelecek tıkanmanın aşılabileceğini gösteriyor. Bunun yanında, "Hâlâ daha başkanlık önerisini geri çekeceklerine dair ciddi bir belirti yok..." itirazını da karşılayacak şu fiili durum da var:
Başlangıç, genel hükümler ile temel hak ve hürriyetler bölümü, 60-65 maddeden ibarettir. Bunun başkanlık sistemi ile alakası yoktur. Burada ancak 30 maddede uzlaşma sağlanmış. Bundan sonra gelen (Yasama) bölümü de 20-25 maddedir. Bunun başkanlık sistemi ile doğrudan ilgisi yok. Akabinde gelen (Yürütme) bölümü 30-35 maddedir. Bunun da yine yarısı başkanlık sisteminin dışındaki hükümlerdir. (Yargı) bölümü de 20-25 maddeden ibarettir. Bunun da sadece bir kısmı (Yüksek yargı kurumlarına üye seçme ve atama prosedürü) başkanlık sistemini ilgilendirir. Şu halde, başkanlık sistemi dışında, anayasanın yüzde sekseni üzerinde uzlaşmak için bir mani yok. 
Lakin Muhalefet yan çizmekte kararlı... Sonuç: Başlığa bakınız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.