Yeni bir "HABUR"a meydan verilmemeli!

A -
A +

Aynı hataya ikinci defa düşmek, hamakat, yani ahmaklık alameti olarak değerlendirilir... Bazı yanlışlardan doğan zarar telafi edilebilir. Ama öyle hatalar vardır ki, telafisi imkânsız neticelere yol açar. Ekim 2009'da Habur'da yapılan yanlışlık, Türkiye'ye çok pahalıya mal oldu. Devlet cenahındaki yetersiz hazırlık ve bir taraftan da "Halkın Coşkusu" olarak lanse edilen organize gövde gösterisi, beklenen sonucun tam aksine gelişmelere yol açtı. Aradan geçen yaklaşık üç buçuk yıl, halkımız ve ülkemiz hesabına çok sıkıntılı geçti. Şayet o gün, Habur'da başlayacak yeni süreç sabote edilmeseydi, aradan geçen zamanda, yüzlerce kişi hayatını kaybetmeyecek, öfke ve üzüntü dalgaları bu kadar kabarmayacaktı. Fakat heyhat!.. Habur sürecinde kimlerin kusuru, kimlerin kastı vardı gibi bir irdelemeye gitmek, bugün için faydalı bir iş değil. Olan oldu artık. Bugüne bakalım ve yeni vahim hataların yapılmasına hep beraber meydan vermeyelim. Anadolu'da çok manidar bir söz vardır: "Merkep dahi, çamura battığı yerden ikinci defa geçmez..." Bunca yıllık acı tecrübelere rağmen, hâlâ daha hata yapma lüksümüz yoktur. Ne devlet olarak, ne toplum olarak! Akıl-mantık sahibi ve sorumluluk taşıyan her vatandaş, terör belasının bir an evvel sona ermesi için, elinden gelen gayreti samimiyetle ortaya koymalıdır. Gün, birbirimize dirsek atma günü değildir. Geçmişte olup bitenlerle ilgili hesaplaşmadan ziyade, şu sıralarda esen olumlu havayla, birbirimizi daha iyi anlamaya çalışmalıyız. Bunun için de her şeyden evvel ön yargılara dayalı suçlamaları bir kenara koymalıyız. Unutmayalım sıkılmış yumrukla tokalaşma olmaz. Ülke refahı ve sosyal huzuru adına kaydedilen gelişmeleri iyi değerlendirmeliyiz. Dikkat edilirse, hangi cenahtan gelirse gelsin, sağduyulu açıklamalar sürece mutlaka olumlu katkı yapıyor. Mesela Zübeyir Aydar'ın, Paris'te işlenen cinayetlerin ardında Türk Hükümetinin olamayacağı açıklaması, bu cümleden olarak çok önemlidir. Aynı şekilde Aysel Tuğluk'un, bahse konu olayla ilgili değerlendirmesi, müspet yönde oldukça dikkat çekicidir... Buna karşılık, BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş; Başbakan Erdoğan, "Paris'teki olay süreci etkilemeyecek..." dediği için bile, tepki gösteriyor. Bu tavrın diyalog sürecine herhangi bir faydası olmaz. Demirtaş ve arkadaşları daha ılımlı olmaya çalışmalıdır. Tansiyonu düşürmek yerine yeni gerilimlere zemin açacak yaklaşımlardan kaçınılmalıdır. Bugün Paris'ten Diyarbakır'a getirilecek cenazelerin karşılanmasında da, azami dikkat gösterilmelidir. Erdoğan'ın dün grup konuşmasında yaptığı çağrıya kulak verilmelidir. Gerçekten ikinci bir Habur vakasına, memleket olarak tahammülümüz yoktur. Habur sendromunun, toplumda meydana getirdiği savrulmaları aklımızdan çıkarmayalım. Vatandaş bu denli umuda kapılmışken, bir kere daha hayal kırıklığı yaşanmamalıdır. Başbakan'ın, "Dikkatli ve temkinliyiz, ama umutluyuz..." beyanını devletin tavrı ve tedbiri açısından bir güvence olarak kabul edebiliriz. Bütün toplum da, her zamankinden daha uyanık ve dikkatli olmak durumundadır. Keza Barış ve Demokrasi Partisi de, bugün adına yaraşır bir tutum takınmalıdır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.