CHP'deki fırtınalı durum, şimdilik sükunet bulmuş gibi görünüyor... Ama bu, gerçek durumu yansıtıyor mu acaba? Hiç sanmıyorum! Ankara kulisleri oldukça hummalı çalışma içinde. Bu ise çok uzak olmayan bir gelecekte yeni fırtınaları kopabileceğinin işareti... Aksi durum şaşırtıcı olur. Zira "Genel Başkana hukuk öğreteceğiz..." diye, hayli üst perdeden ve bir o kadar kendinden emin şekilde esip gürleyen, 53 yıllık CHP'li Önder Sav'ın ve yandaşlarının, büsbütün pes etmesi demektir. Yani Sav ve arkadaşları, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının da katkısıyla, duruma şimdilik hakim olmuş gözüken Kılıçdaroğlu ve ekibine karşı gerçekten havlu atar mı? CHP'nin tarihine baktığımız zaman bunun mümkün olmayacağını söyleyebiliriz. Sav'ın "CHP ile ilgisi yalnızca Parti Meclisine üyeliği dolayısıyladır..." kategorisinde değerlendirdiği, yeni genel sekreter Süheyl Batum'un açıklamasına göre, tüzük kurultayı da seçimden sonra yapılacak. Ama öbür taraftan tüzük kurultayında ısrar edenler çok. Bu noktayı en hararetli şekilde, Baykal gündeme taşımıştı!.. CHP'de son altı aydan beri öyle garip şeyler oluyor ki, anlamak mümkün değil. Deniz Baykal, en güçlü pozisyonda olduğu varsayılan bir dönemde; bir kaset darbesiyle, liderlik koltuğundan uçuruluverdi. Partinin başı beklenmedik biçimde değişti ama, gövde yerinde duruyordu. O gövdenin sembol ismi de Önder Sav'dı. Yaklaşık altı ay sonra bu defa, bir anda Önder Sav ve ekibi bir anda tasfiye ediliverdi... Sanki "görünmeyen bir el" Parti içinde, herhangi bir engel tanımaz biçimde "operasyon" yapıyordu! Acaba CHP'nin 'değişmesi' bu tarzda mı realize ediliyordu? En az onun kadar önemli bir diğer nokta da şu: Bu değişimde, siyaset dışı kimi unsur/unsurlar da, acaba devrede miydi? Bu soruların cevabı hakikaten önemli. Ama esas mesele şu: "Yeni CHP" denilebilecek oluşum nasıl sağlanacak? Genel Başkan ve sekreter değiştirmekle bunun olamayacağını bir önceki yazımızda belirtmiştik. CHP'nin mevcut haliyle yenilenmesinin de mümkün olamayacağını kayda geçirmiştik... Bir partinin yenilenmesi, öncelikle tüzüğü, programı ve politik anlayışının köklü biçimde değişmesiyle ancak mümkün olabilir. Bugün sosyal demokrat parti deyince, Avrupa'daki örnekleri referans alınıyor. Peki CHP'nin bunlarla bir benzerliği var mı? Zinhar! Şu halde CHP öncelikle, politik istikametini gerçek anlamda sosyal demokrat çizgiye oturtmak zorundadır. CHP İngiltere'deki, Almanya'daki, İspanya'daki sol ve sosyal demokrat partilere benzer politik anlayışı hayata geçirmedikçe, açıkçası bugünkü devletçi, tutucu, seçkinci ve halktan kopuk tavrını sürdürdükçe, sosyal demokrat filan olması mümkün değildir. İktidara gelmesi de hiç mümkün değildir. Hemen belirtelim bunun için Kılıçdaroğlu'nun Ecevit'e benzemek için kasket takması, zaman zaman onun sloganlarını tekrarlaması da işe yaramaz. Zaten Ecevit de, sosyal demokrasiyi veya kendi deyimiyle "demokratik sol" siyaseti sadece lafla icra etmeye çalıştığı, altyapısını oluşturamadığı için, koalisyon hükümetleriyle her iktidara geldiğinde duvara tosladı. Sözün kısası, CHP gerçekten yenilenmek istiyorsa kendisini feshedip; yeni bir tüzükle ve programla ve buna uygun çağdaş bir politik anlayışla halkın karşısına çıkmalıdır. Aksi halde, vitrin değişse de eski tas eski hamam!..