Yeni saldırılar ve bağlantılar...

A -
A +

Bu satırların yazıldığı sırada, Paris'te öldürülen üç PKK'lı kadının cenazeleri henüz Türkiye'ye ulaşmamıştı. Ancak İstanbul ve Diyarbakır'da cenazeleri karşılamak için kalabalıkların toplandığı haberleri geliyordu. Temenni edelim ki, herhangi bir üzücü olay meydana gelmez ve böylece, ülkemiz de yeni gerilimlerin içine girmemiş olur... Bu arada yeni soru işaretlerine yol açan bazı bombalı saldırı ve mafyatik cinayet olayları meydana geldi. Kürt meselesi ve PKK ile bağlantılarının olup olmadığı noktasında, bu gelişmeler haklı olarak kafa karıştırıyor. Moskova'da bir restoran çıkışında silahlı saldırı sonucu öldürülen Kürt asıllı mafya babalarından Aslan Usoyan'ın (Ded Hasan), bölücü örgüte silah sattığı konusunda ciddi iddialar var. Rusya'daki en önemli mafya babalarından olan Ded Hasan'ın, tam da bu sırada öldürülmesi sadece bir tesadüf müdür? Diğer taraftan, Kuzey Irak'ta dün, Kürt unsurlara yönelik iki dikkat çekici saldırı meydana geldi. Kerkük'te Mesut Barzani'nin partisi KDP'ye ait ofisin önünde bomba yüklü araç infilak ettirildi. Aynı şekilde Tuzhurmatu şehrinde, Celal Talabani'nin partisi KYB merkezi de saldırıya uğradı. Olaylarda toplam 20 kişi hayatını kaybederken, en az 220 kişi de yaralandı. Kafalarda beliren soru şu: Acaba bu saldırıların Türkiye'deki gelişmeler ve PKK ile doğrudan veya dolaylı bir ilişkisi var mı? Kürt meselesine kafa yoran kimileri, bahse konu saldırıların, PKK meselesinden soyutlanamayacağını ifade ediyor. Doğrusunu isterseniz, bu değerlendirmeleri ciddiye almak lazım! Paris'teki olayın arkasında hangi devletlerin olabileceği hususunda da ilginç yorumlar devam ediyor. DTK (Demokratik Toplum Kongresi) Başkanı Ahmet Türk, Suriye ve İran istihbaratının genellikle iş birliği yaptığını da hatırlatarak, bu olayın arkasında İran'ın olabileceğini söylüyor. Ahmet Türk, Türkiye'nin Bölge'de belirleyici güç olmasından hoşlanmayan İran'ın bu sebeple, böyle bir şeye kalkışabileceğini belirtiyor. Türk'ün bu yorumu yeterince dikkat çekici... Benzer bir yorum da BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak'tan geldi. Kışanak da, daha önce Kürdistan Demokrasi Partisi liderleri Abdurrahman Kasımlo ve Sadık Şerefkendi'nin yurt dışında, İran istihbaratınca infaz edildiğini, dolayısıyla İran'ın böyle bir kapasitesinin bulunduğunu ifade ediyor. BDP ve DTK cenahından gelen bu değerlendirmelerin aynısı, uzun yıllardır Almanya'da yaşayan ve Kemal Burkay ile yakın arkadaş olan Kürt aydın İhsan Aksoy'dan da geldi. Aksoy, 1980'lerde Kasımlo ve 1990'larda da Şerefkendi'nin öldürülmesinden yola çıkarak, yine İran'ı işaret ediyor. İhsan Aksoy ayrıca, yurt dışındaki PKK'lıların Avrupalı liderlerle düzenli olarak görüşmesinin (Fransa Cumhurbaşkanı Hollande vs.) altında silah ticareti ve ekonomik çıkar meselesinin bulunduğuna dikkat çekiyor. İhsan Aksoy'un Yeni Şafak gazetesine yaptığı açıklamada verdiği bilgi şayet doğru çıkarsa, Paris'teki öldürme olayı çok daha ilginç boyutlara varacak gibi. Zira Aksoy, olayın cereyan ettiği binadaki kameraların, dört gün önce tamir bahanesiyle söküldüğünü söylüyor. Çok önemli bir nokta değil mi? Lakin unutmayalım: Şayet bu bilgi doğru çıkarsa...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.