Yılmaz Öztuna'nın ardından...

A -
A +

Uzun yıllar aynı işi yapıyor olsanız bile, bazen yazı yazmak zorlaşır!.. Merhum başyazarımız, Yılmaz Öztuna'ya dair kalem oynatmak da, birçok sebeple kolay değildir... Altmış beş-yetmiş yıla uzanan bir kalem mesaisinin hikâyesini, daracık bir sütuna sığdırmak, nasıl kolay olabilir ki! On üç yaşında ilk makalesini yazmış olan merhum Öztuna, seksen iki yaşına kadar (ve vefatından sadece üç gün öncesine kadar... Son yazısı 6 Şubatta neşredildi. 9 Şubat sabahı rahmetli oldu) bunu aralıksız devam ettirdi. Binlerce makale, konuşma ve konferansın yanı sıra, tirajı milyonlara varan altmıştan fazla eser bıraktı. İlk kitabını daha on beş yaşında iken yazmış olduğunu, Rahim Er Ağabey, önceki gün köşesinde duyurdu... Yılmaz Öztuna'nın bariz hususiyeti, bütün bu eserleriyle tarihi bize gerçekten sevdirmiş olmasıdır. O muhteşem üslubu, kitaplarının su gibi okunmasını sağlamıştır. Ama daha da önemlisi, yazdığı kitaplarda, tarihî mevzuları doğru olarak anlatması ve öteden beri yanlış aktarılan bilgileri de düzeltmesidir. Bu noktada, Prof. Dr. İlber Ortaylı'nın, cenaze namazından sonra yaptığı kısa ve özlü konuşma, hakikaten çok önemli. Prof. Ortaylı, merhum Öztuna'nın yukarıda belirttiğimiz iki özelliğini teyit ettikten sonra, milletimizin böyle kıymetli münevverleri asla unutmadığını, unutmayacağını ifade etti. Bir fani olarak, Yılmaz Öztuna ömrünü tamamladı. Ama eserleri bundan sonra da milletimizi aydınlatmaya devam edecektir. Beklenen ve arzu edilen, kitlelerin bu değerli eserlere bihakkın sahip çıkması, sadece okumakla kalmayıp, öğrendiği bilgileri hazmetmesi ve o istikamette ilerlemesidir. Merhum Öztuna, Osmanlı Cihan Devleti'nin vizyonunu her fırsatta hatırlatır ve takip edilmesi gereken ideal siyaset tarzını, devamlı olarak tekrarlardı. Milli mefkûremizi en güzel şekilde söze ve kaleme döken bir tarihçi idi. Bazı yazarlar gibi, resmî ideolojinin bezirgânlığını yapmadı. Tam aksine, resmî ideolojinin kalın bir zırhla koruduğu tabuların devamından çok rahatsızdı. Geçmişte bazı politikacıların hataları sebebiyle, bu tabuların yıkılmasının zorlaştığından sık sık bahseder, buna dair üzüntüsünü ifade ederdi. Dört yıl boyunca her ay, Fuat Bol ve ben, merhum Öztuna'yı TGRT HABER'deki televizyon programında konuk ettik. Hem tarihî olayları, hem siyasi ve aktüel meseleleri kendisine sorduk. O muhteşem tarih hamulesiyle verdiği bilgiler, siyasi ve aktüel meselelerde yaptığı analizler, tek kelime ile eşsizdi. Bu hususiyetinden ötürü, devlet ricali nezdinde büyük itibara sahipti. Ne yazık ki, son senelerde, sağlık problemleri sebebiyle kendisine yapılan yurt içi ve yurt dışı davetlere icabet edemiyordu... Yaklaşık bir ay önce, dünkü gün için, Sultan II. Abdülhamid Han'ın vefatının 94'üncü yılı münasebetiyle tertiplenen bir ilmî toplantıda konuşma yapması için, değerli hemşehrim Mehmet Tosun'un ısrarı üzerine, ben de istirhamda bulunmuştum. Merhum, sağlık mazeretini ifade ettikten sonra; o pek nazik üslubuyla, takdim edilecek plâketi, kendisi adına benim almamı rica etmişti. Ecel... Yeri doldurulamayacak bir büyük kalem daha, tarih oldu! Allah rahmet eylesin... Yakınlarına, sevenlerine ve okuyucularımıza başsağlığı diliyorum...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.