Zafer-hezimet, bayram-matem tartışmaları

A -
A +

Türkiye'nin ne kadar Avrupa'ya yaklaştığını veya çağdaş medeniyet seviyesini yakalamaya başladığını; hatta onun üstüne çıkacağını filan iddia edip dursak da, klasik hastalıklarımızdan kurtulmanın pek de kolay olmadığı bir kere daha iyice anlaşıldı. 17 Aralıktan bu tarafa, iktidarla muhalefet ya da AB'ye muhaliflerle taraftar olanlar arasında; devam eden ateşli tartışmalar bunun en büyük göstergesi. "Kıbrıs satıldı!.." , "Hayır satılmadı..." türünden monologlar daha ne kadar devam edecek? Önceki gün Meclis Genel Kurul'unda, 2005 yılı bütçe tasarısı üzerinde yapılan tartışmaların konusu, baştan sona Kıbrıs ve "ucu açık" lıktı. Yine de tartışmaların ucu açık kaldı. Her iki taraf da birbirlerine aynı metni gösterip farklı şeyler söylemeye çalışıyordu. Görünen o ki, iki tarafın aynı noktada buluşması mümkün değil. Ancak ülkemizin böyle sonuçsuz tartışmalarla daha fazla vakit kaybına tahammülü yok. Zaten başından beri ve halen de çektiğimiz sıkıntıların sebebi, hep bu çeşit içi boş tartışmalarla bol bol zaman kaybına uğramamızdır. Türkiye yarım asırlık bir mücadele ve fedakârlık neticesinde, AB ile bütünleşme yolunda belli bir yere geldi ama, on yıllardır "milli politika" olarak benimsenen bu meselede, hâlâ daha ülkenin siyaset ve bürokrasi sisteminde, hedef ve maksat üzerinde bir fikir birliği sağlanabilmiş değil. Böyle olunca da, siyasiler iktidarda başka, muhalefette başka telden çalıyor. 1995'te Türkiye'nin Gümrük Birliği'ne girmesini, o günkü iktidarın ortağı olarak büyük başarı diye, adeta bayram havasında lanse eden Sayın Baykal, bugün matem duyguları sergiliyor!.. Hepimiz gayet iyi hatırlıyoruz ki, o dönemin muhalefet çevreleri de, tam üyelik olmadan Gümrük Birliğine girmenin Türkiye'yi peşkeş çekmekle aynı manaya geldiğini iddia ediyordu!.. Şimdi de bayram mı, matem mi; ya da zafer mi, hezimet mi tartışmaları, geçmişte olduğu gibi iktidar-muhalefet formatı içinde sürdürülüyor. Bu kör döğüşünün Türkiye'yi iyi bir yere taşıması mümkün değil. Herkesin kendisine düşen sorumluluk payını üstlenerek, bu yeni dönemin gereklerine göre hareket etmesi şart ve elzem. Aksi halde ülkemizi bekleyen zor günlerin üstesinden gelmek kolay olmayacak. Müzakere sürecinde elde etmemiz gereken muhtemel avantajları, akıl ve mantık dışı çekişmelerden ötürü heba etmeyelim. Sen-ben kavgası ve karşılıklı hazmedememe illetiyle bu ülke insanına daha fazla yük ve sıkıntı yüklemek insaf ve izan işi değildir. Dünyanın gidişatını zamanında iyi okuyamamak yüzünden yeterince geri kalma ve büyük kayıplara uğrama durumundan hâlâ daha ders çıkaramayacaksak vay halimize... İçerdeki bu kısır çekişmelerin; öncelikle komşumuz Yunanistan ve halen problemli olduğumuz Kıbrıs Rum Yönetimi olmak üzere, müstakbel ortaklarımız Fransa, Hollanda, Avusturya ve diğer AB üyelerince çok yakından ve sıkı şekilde takip edildiğini unutmayalım. Ortadaki hukuki belgelere diplomatik teamül ve anlayışlara rağmen, hâlâ daha muhalefetin ille de Kıbrıs'ı tanıdığımızı veya tanımak zorunda olduğumuzu iddia etmesi Türkiye'nin yararına mıdır? Amerika-Tayvan- Çin örneğinde, ABD bir taraftan Formuza adasındaki Tayvan Yönetimi ile sıkı ticari ilişkileri sürdürürken, bir taraftan da bu küçük ülkenin Kıta Çini'nin bir parçası olduğunu kabul ediyor. Avrupa Birliği içinde de, Lihtenştayn ile sınır ihtilafı olan Slovakya, birbirlerini diplomatik seviyede tanımadan pekala ortak üyeler olarak gerekli ilişkiyi kurabilmiştir. Bir ülkeyi tanımak, her şeyden önce karşı taraftaki ülkenin kendi iradesiyle olacağına göre, Türkiye bu iradeyi ortaya koymadan, Rum Yönetimini tanıdığımızı kim ileri sürebilir. Bunu en iyi CHP içinde aktif siyaset yapan emekli büyükelçiler bilir! Brüksel'deki görüşmeler sırasında ve sonrasında başta Almanya ve Hollanda Başbakanları olmak üzere, birçok kimse Gümrük Birliği Anlaşmasının Kıbrıs Rum Bölgesine teşmil edilmesinin tanıma anlamına gelmediğini defaatle belirtti. Ama nedense ana muhalefet lideri, bu konuda tam tersi görüşlerde ısrar ediyor. Sayın Baykal acaba hep olumsuza oynamakla bir şey kazandığını mı düşünüyor?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.