Bay Knepp

A -
A +

Yaşadığımız bu dönemde, dünyânın herhangi bir köşesinde diktatörlükle yönetilen -mutlak- birkaç ülke vardır. İktidarda olduğu dönemde, adından en çok bahsedilen Arjantin Diktatörü Pinochet'ydi. Bugün tutuklu. Bu hunhar kişi, ülkenin ve özellikle gençliğin kaderini, kendi siyasî ihtirasları uğruna harcayan -feda eden- bir muhteristi. Geçen yıl, Arjantin'le ilgili bir film izlemiştik. GARAJ... Gerçekte de bir garaj görünümünde olan bu mahâl, aslında bir işkence sitesiydi... Bu oyunu izlerken, aynı heyecan ve korkuyu yaşadık. Oyun, böyle bir hükümdarın yönettiği bir ülkede geçer. Genç ve güzel kadın Maria Helena'nın eşi, bilinmeyen bir yerde tutukludur. Çeşitli baskılar altında yaşayan bir erkek. Kendisine tanınan tek bir hak vardır. Haftanın belirli bir günü, Cuma günü, belirli bir saatte, eşini telefonla aramak. Maria Helena o gün, o saatte evde olmak zorundadır. Çünkü Yönetim, telefonun üç defa çalmasına izin verir. Telefon açılmazsa, ancak bir hafta sonra tekrar telefon edebilecektir. Koca bu duygusal baskı altında, çözülecek ve beklenen itirafı yapacaktır. Bildiklerinin dışında, bilmesi gerektiğine inananları da memnun edecektir. Bu uygulama Maria Helena için de geçerlidir. O da evde bulunmak zorundadır. İşkenceciler kadının da bu yöntemle çözüleceğine inanmaktadırlar. Çünkü evinde bir yabancı vardır; beklenmedik her an evde Maria Helena'yı huzursuz eder. İşte bu tabloda adının KNEPP olduğnu söyleyen bir adam her an kadının peşindedir. Güzel bir kadın olan Maria Helena'ya karşı farklı şeyler besler. İşte ön planda olan iki kişi. Maria'nın annesi İsabella. Bu ortamda bocalayan bir kadın. Sıradan bir başka görevli. Kimliği pek belli değil.. Oynayanlar ve reji: Maria Helena'da TİLBE SARAN muhteşem ve olağanüstü bir portre çizdi. Uzun bir süre önce beraber yaşadığı, kendisine âşık bir erkeğin duygusal baskısıyla, eşine olan sadece saygısından dolayı yanlışlık fikrini kabûl etmeyen kadının, çelişkili baskılara dayanışını mükemmel oynadı. Oyunda çözülmesi çok zor bir portre çizen, Knepp'te KÖKSAL ENGÜR zaman zaman sahneye sığmayacak kadar büyüdü. Bu genç aktör hakkında daha fazla bir söz bulamadık. Luis'de CÜNEYT TÜREL, yaşadığı ortamın gerçeklerini çok iyi bilen ve bu ortamda genç kadının isyanını da tevekkülle taşıyan sevgili rolünde duygu ve düşüncelerini rahatça ifade edebildi. İsabella'da GÜLER ÖKTEM de rahat ve güzeldi. Ufak bir rolde YAVUZ PAKMAN, kısa ve yetersiz bir roldeydi. Yönetmen Işıl Kasapoğlu, her oyunda muhayyel ve sonsuz bir zirveye tırmanışını bu oyunda da sürdürdü. Duygu Sağıroğlu.. Helena'nın küçük dünyasını olağanüstü bir perspektif içinde, yepyeni bir dünya olarak sundu. Oyunu dilimize çeviren Zeynep Avcı ve Zeynep Su Kasapoğlu'nun kollektif çevirisi de mükemmeldi. Yazar George Goldenberg, kişileri bir süzgeçten geçirircesine yapmış. Dikkatimizi çeken yönetmenin basit ama çok güzel bir uygulamasına değinelim. Helena'nın odasına, iki ayrı yere yerleştirilen iki büyük ayna, sahnenin boyutlarını genişletmiş gibiydi. Herkesi kutlamak borçtur. AKSANAT Beyoğlu-İstiklâl Caddesi.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.