Muhteşem bir trajedi olan bu devâsa oyunu, birçok sahnede izledik. Değişik sanatçıların yorumlarıyla gördük. Hepsinin de bir başka yanı, bir başka üslûbu vardı. Hepsinde müşterek bir karakter ve inanç mevcuttu, bir tanesi dışında... Tümünde bir tek isim hâkimdi. İşte değişik olan da buydu; Davalaciro... Nâm-ı diğer Othello Ogelya yine benzer güzellikte bir âfetti. Yalnız adı değişikti, oyuna adını veren bir güzel kadının adıydı; Finten. Oyunun özeti yine aşırı kıskançlık ve bilinçsizce işlenen cinayetti ve kurbanı da Finten'di! Uzun yıllar evveldi, henüz ortaokulun son yıllarıydı. Müziğe de, sanata da çok meraklıydı. Aile nezdinde sık sık toplanır, o yılların modası olan eski plakları dinlerdik. Yine böyle mutlu bir toplantıda amcamız bir kutu eski plak getirdi. Ve teker teker dinledik, birden titredik. Davudî bir ses, bir aşkın gücünü haykırıyordu. Söyleyen Burhaneddin Tepsi beydi. Davalaciro'nun ölümsüz aşkını anlatıyordu. Davalaciro, -o yıllarda- biraz âşina olduğumuz, hikâyesini bildiğimiz Othello'ydu. Sonra perdeler açıldı, biraz daha öğrendik. Davalaciro'nun yazarı Hâmit, hikâyenin kadın kahramanı da Finten'di... Mutsuz biten bir aşk hikâyesiydi oyun! Sonraları Hamid'in ölümle biten aşk hikâyesinin hazin müziğini, nice ses sanatçımızdan dinledik. Her yer karanlık! Ve şimdi, içimdeki bu seslerin çoğu sustu, çoğu unutuldu!.. İşte, Davalaciro'nun şarkının güftesinden bir beyit; "Öyle bir şiddet-i ta'zim ile çıktım ki yola, karşıma seng-i mezarım çıksa bile dönmem" "Ebr-i şerrerbâr değil; bahrzehhar değil, hep yanardağlar ile dolsa dönmem" Sözcükler: Seng-i mezar: Mezar taşı / Ebr: Bulut / Şerrerbâr: Kıvılcım saçan / Zehhar: Coşkun, taşkın Hâmit: Makber'in şairi