Gençliğimizde, Fenerbahçe Dalyan'da oturduğumuz küçük ahşap evin tam karşısındaki sokakta, "Tatlıcının Köşkü" adıyla anılan bir köşk vardı. Muhayyilemizin dar boyutlarında bizim için devâsa bir yapıydı. Gene o çağın romantizmi içinde, Tanzimat romanlarında yaşayan kahramanların etkisiyle "bir ud sesi ve bir şarkı" hayâl ederdik. Sonra, bir hafta sonu yatılı okuduğumuz okuldan dönünce, köşkün yıkılmış olduğunu dehşetle gördüğümüzü hatırlarız. Ne udun nağmeleri, ne de bir şarkının aranağmesi.. Kendi kozalak dünyamızda "vicdan" adını taktığımız muhayyel sevgili de.. Yalnız Hocamız merhum Orhan Seyfi Orhon Bey'den şu kesin cevabı aldık.. "Vicdan sadece Tanzimat romanlarında kadın ismi olarak kaldı." Bu oyunu, birkaç yıl evvel seyretmiştik. Değerli oyun yazarı, Gülsün Sirmen'in yazdığı oyunu izlerken içimde kalan son pembelik de kararmıştı. Yazar, sunduğu kahkahanın arasına, romantizmin gözyaşlarını da sermiş. Pembe Köşk'ün duvarları arasında gençliğini de "tekrar" yaşayan Suzan Hanım'la Antranik Efendi'nin kısa süren bu zoraki yaşantılarına tanık olduk. Dost görünen nice düşmanlarından sadece biri ve antika meraklısı kimliğinde, benzer nicesinin heybetli bir konağı nasıl yavaş yavaş hortumladığının hikâyesini yaşadık. Zihni Göktay-Funda Postacı ikilisi.. İkisi de Şehir Tiyatroları'nın yükselen değerleri. Sirmen'in hikâyesi basit. İstanbul'un bir "semt-i meşhuru"nda bulunan Pmbe Konak, çevresinde yaşayan insanların ilgi noktası olmuştur. Geçmiş yılların hikâyesini, konağın son gelininin hatıralarından öğreniyoruz. Oynayanlar ve reji Değerli bir aktör, adına hasb-el kadar, Zihni Göktay denen bu aktör, bu duygusal komedide, oynadığı değişik tiplerle doruğa bir kere daha çıktı. Kaç kimliğe girdi, sayamadık. Ama yükseldiği noktadaydı. Funda Postacı'ya gelince, konağın son gelini Suzan Hanım'ın minyon kimliğinde nice hatıranın girdabında yaşadı ve seyirciyi de yaşattı. Bazen hafif bir tebessümle, bazen nemlenen gözlerinizle. Yardımcı rollerde gördüğümüz genç yetenekleri de, başka oyunlarda mutlaka alkışlayacağız. Ve nihayet Engin Gürmen.. Görüşü, yorumu çok basit görünen bu oyunu, kendi duygusal inanç ve yorumuyla sahneye koymuş.. Ve sanal bir alemde ölmüş Suzan Hanım'la Antranik Efendi'nin muhayyel kimliklerini kahkahayla tebessümün bir sentezi içinde "tekrar" yaşatmış. Yürekten kutluyoruz.