Bu olağanüstü oyunun adını da, tarihini de değiştirebilirsiniz.. Ülkemizde "hiçbir şeyin" değişmediğine tanık oluruz.. Yıl 1914 öncesi de, sonrası da olsa toplumsal yaşantımızda, yönetici çehrelerinin kimliklerinin de değişmediğini anlarsınız.. Her devlet memuru, kendi hayalindeki küçük bir dünyada yaşar; ve yalnız kendisi vardır. Tıpkı günümüzde olduğu gibi. Her gün, "yönetimde yaşanan" olayların traji-komik yüzünü hayretle görmek mümkün.. İşte 1914 yılında, bu tarihi sayının hiçbir önemi yok.. Yüzyıllar boyu, bunun sancısını çekmişiz.. Hatta çekiyoruz.. Gelelim bu oyuna: Küçük bir ilçede "ileri gelenlerin ve eşrafın" katıldığı bir eğlence gecesinde, evin bir bölümü çöker gibi olur. Bir yetkili de İstanbul'a telgraf çekerek deprem olduğunu bildirir. Ve işte o an, olayların traji-komik hikâyesi de başlar.. Küçük kazada akıl, mantık, saygı, sevgi gibi duygular, gerçek değerlerini yitirir.. Oynayanlar ve reji Evvelâ rejiden başlamak istiyoruz. Tek kelimeyle ifade edelim; muhteşemdi. Hakan Altıner, hikâyenin yaşandığı dünyayı, tek bir çerçeve içinde, aynı anda, aynı renkler içinde tek planda görür. Böylece hikâye, kişi ilişkisini tek bir çerçeve içinde sunar. Ara bölümlerde dekor değiştirmek gibi gereksiz bir zaman kaybına uğramaz.. Yönetmen, olayları, sırf takdir toplamak için abartmaya yer vermez. Kendi çizdiği ölçüler içinde anlatır. Oyunda eşya ve köylü rengini tek renk olarak seçmiş. Bu da ezeli bir hicvin belirtisidir. Mekân ve insanlar hep aynı renktedir. Gelelim müzik ve koreografiye.. Tek kelimeyle belirtelim; çok güzeldi. Güçlü bir orkestra eşlenmesi, Şehir Tiyatroları'nın ve C. R. Rey Orkestrası Şef Önder Bali'nin yönetiminde uzun uzun alkışlandı. Sonra şarkı sözleri de, bu uyum içinde söylendi. Sanatçılara gelince. hepsini ayrı ayrı kutlamak istiyoruz. Bugün bu büyük kuruluşta, sessiz ve saygın bir dönem başladı. Kenan Işık bilinmeyen -daha doğrusu açıklanmayan- sebeple bu görevden ayrıldı. Yerine genç, yetenekli bir sanatçı Şehir Tiyatroları'na müdür olarak geldi. ŞÜKRÜ TÜREN. değişen portrelerle oluşan albümün görünen kısmı huzur verici. Ve Bizim Yokuş'un üstün değerlerinden ÜSTÜN AKMEN, bu yıllanmış kuruluşta gerçek bir söz sahibi oldu. Medya ve Seyirciler Kordinatörü gibi.. Bir yanlışlık yaptıksa özür dileriz. Üstün Akmen'i yıllardır tanırız. Sağlam ve inançlı biridir. Sanatın hemen hemen her dalında söz söyleyecek bir kültüre sahiptir. Dürüst, çevresine ve mesleğine çok saygılı biridir. Üçüncü bir görev değişimi de, yıllardır tanıdığımız Emine Güngör'ün Basın ve Halkla İlişkiler'e tam yetkili müdür olarak getirilmesi. Bu zarif, bu güzel hanımı da yıllardır tanırız. Herkese, özellikle işine son derece bağlı bir hanımdır. Güzel yüzü, ölçülü endamı ve en önemlisi samimi inançlarıyla bu zor görevi de başarıyla yürüteceği inancındayız. Yazan: Reşat Nuri Güntekin'in eserinden Turgut Özakman/Yöneten: Hakan Altıner/Müzik: Cem Taşkent/Koreograf: Selçuk Borak/Dekor: Barış Dinçel/Kostüm: N. Kaplangı Kaya/Dramaturg: Tarık Günersel/Müzik Direktörü: Selim Atakan/Orkestra Şefi: Önder Bali/Şarkı Sözü: İpek Altıner/Işık: Cengiz Özdemir/Yapım Sorumlusu: Tarık Şerbetçioğlu/OYNAYANLAR: Şehir Tiyatroları'nın bütün sanatçıları...