Uçsuz, bucaksız görünen sahne, keşfedilmemiş ülke, bir gezegen gibiydi.. Bir efsanenin engin boyutlardaki sonsuzluğunu düşünüyorduk. İçimizde, bilinmeyen bir yönden gelen müzik ve hareketin yankısı vardı. Muhayyelemizde bir oyun. Yıllarca evvel seyrettiğimiz BEN ANADOLU... Güngör Dilmen'in, emsalsiz boyutlara uzanan efsanesiydi. Ve sahnede genç, güzel bir kadın; kostümüyle, sesindeki nüanslarla uzak, çok, çok uzak bir efsaneyi anlatıyordu bize Yıldız Kenter.. Küçük sahne, bu boyutlar için dardı. Yüreğimizde, yaşantımızın bu muhteşem çizgilerimizde bir ANADOLU bütün boyutlarıyla yaşanıyordu... Birden daldığımız bu gerçek/rüya aleminden uyanarak sahnedeki ihtişama döndük. Yıllarca evvel Güngör Dilmen/Yıldız Kenter'in sözleri, burada, görsel bir erşilmezlik içinde yaşanmaya başlıyordu. Sahne, boyutları belli olmayan bir başka evrendi. Ve burada, yüzyıllar içinde, insanoğlunun değişik duygularını simgeleyen heykeller vardı "insanoğlu" tarafından yapılan ve mutlak isimlendirilen.. Bu, Sultan of the Dance az, insanoğlunun adına muhayyele dediğimiz bir Allah vergisi, muhteşem bir yeteneğin, evvelâ bir sanatçıda başlayan, sonra bütün ekipte oluşan yaradılış. MUSTAFA ERDOĞAN, kendi inançları istikametinde bir başka dünya oluşturmuş. Bizim olan yüzyılların birikiminden, yeni bir inancın çerçevesi içinde, bizim olan bütün güzellikleri, yüzyılların değişmeyen ölçüleri iç inançları yeniden oluşturmuş. Dansın Sultanları, Ben Anadolu, efsane gerçeği içinde bir başka oluşumdur. Aynı inanç, aynı güç, aynı sadakat ve aynı özlemin, raks, müzikle muhteşem bir anlatımıdır. Yönetmen, bir bütün hâlinde, tarihsel bir albümün engin çerçevesi içinde, bir Anadolu gerçeğinin musikisi içinde anlatmış. Bir kronolojik sıra endişesinden uzak, sadece raksın ve müziğin gücüyle bir destan meydana getirmiş. Mustafa Erdoğan, engin muhayyelesinin, çok geniş ve çok yönlü perspektifiyle yüzyıllar süren bir efsaneyi, müzikle, dansla günümüze getirebilmiştir. Ve ilgimizi çeken bir dans gösterisi de "Davullarla Savaş" bölümüdür. Ekran, duvarlara, kayalara yontulmuş, bir heykeldeki siyasi ifadedir. Belki de iki taraftan iki dövüşçü.. Biri elindeki kılıcı sadece ucundan tutar; öbür taraf savaşçısı elini uzatır.. Ve el sıkışırlar. Sahnede belki yüze yakın genç, iki ayrı tarafta karşılıklı davul çalarlar; ama savaş yoktur. Genç kızlardan oluşan bir dans grubu araya girer. Ve iki taraf da, karşı tarafa davullarının tokmağını, bir barış ifadesi -iradesi olarak- karşı tarafa uzatır.. Ve bizi duygulandıran bir başka güzellik de.. Mevlâna'ya Gönül verenlerin en yüce temenni ve duâsı HAYRA KARŞI dileğidir.. Bütün Anadolu'nun, değişik şart ve baskılar altında göçen -göçe zorlanan- halkın ölümüdür. Erdoğan; ölümün karanlığına karşı "bir güneş etrafında dönenler"in oluşturdukları, hazin bir tablodur. Bu güzellikler manzûmesini izlediğimiz geceye kadar Mustafa Erdoğan'la tanışmamıştık.. Ve Genel Sanat Yönetmeni koreograf olarak varlığından ilk defa haberdar olduk. Kutlamak istiyoruz. Masklar: Koray Arış/Makyaj: Derya Ergün-Neriman Eröz/Sahne Tasarımı: Nedim Berber/Işık Tasarımı: Palle Palme/Uçuş Sistem: Dansçılar: Oktay Keresteci-Hasan Yalnızoğlu-Yıldız Çankaya-Mehtap Fidan-Göktan Aybar-Sibel Sürel-Barış Akarsu-Feryal Avcıyaman-Emre Çelik-Can Ocak-Aydın Balcı-Beyazıt İsmail ve küçük harika davulcu, barış müjdecisi Barış Songur. MYDONESE PRODUCTİON