Yıllardır böyle bir opera dinlememiştik.. Üstün nitelikte sesler, olağanüstü bir müzik... Ve sonra, sahnede oluşturulan bir dünyadan, bizi özlediğimiz bir âleme götüren insanlar... RİGOLETTO'nun hazin bir hikâyesi var. Aslında VİCTOR HUGO'nun "Kral Eğleniyor" adlı eserinden mülhem bir hikaye... Rigoletto, bir kasabada, güzel kızı GILDA ile beraber yaşayan, hasta, sakat, alil bir ihtiyardır. Hayatta tek varlığı güzel kızıdır.. Ancak bir gün kızı genç ve yakışıklı bir Dük'ün tuzağına düşer. Kız perişandır. Bu durumda kahrolan baba, ünlü bir katille, anlaşır. Hedefi Dük'ün öldürülmesidir. Bu uğurda bütün servetini verecektir.. Ancak, sonuç bir başka türde olur. Ve.. Otuzbeş yıla yakın bir süredir, eleştirmenlik görevini, mümkün olduğu kadar tarafsız kalarak yapmak gayretindeyim. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim.. İstanbul'da oynanan operaların hemen hemen hepsini gördüm diyebilirim. Memnuniyetle belirteyim, Rigoletto'yu dinlediğim gece, son derece coşkulu bir dinleyici vardı. Zaman zaman koro da dahil olmak üzere, sanatçılar dinleyenlerden, uzun uzun alkışlanarak gurur veren bir reaksiyon aldılar. Oyun, yabancı bir dille "söylenmesine" rağmen zaman zaman ışıklı levhada şarkı sözlerinin çevirisini de okuyarak, kendi varlıklarından kaynaklanan bir güçle operanın sıcaklığını hissettiler. Mantova Dükü'nü söyleyen tenor Bülent Külekçi, Rigoletto'yu söyleyen bariton Sedat Öztoprak, Bu genç sanatçımızın uluslararası Belveder Ses Yarışması'nda ödül kazanmış aynı kimlik içinde, değerli bir sanatçı olduğunu da öğrendik. Ve Gilda'yı söyleyen Gülgez Altındağ'ı hayranlıkla dinledik. Sonra Maddalena.. Güzel yüzü, övgüye değer bir sanatçı olarak dinledik. Ve Ayhan Baran.. Bu, güçlü ses, karşısında övgüye değer sözcük bulamadık. RİGOLETTO gibi, derinliği olan bir operayı, olağanüstü bir yorumla sahneye koyan Aytaç Manizade, küçük bir kasabadan köşeler yapan dekoruyla Hayati Ata, kostümleriyle Şanda Zapçı, koreografisiyle Nil Burak, ışık düzeniyle Metin Koçtürk.. Bu operanın bir başka özelliği de, yabancı ülkelerden kimsenin davet edilmemesiydi. Yalnız Orkestra Şefi Moshe Atzmon vardı. Nezih Seçkin'le dönüşümlü olarak orkestrayı yöneteceklerdi. Sözü tekrar Sedat Öztoprak'a getirmek istiyorum. Yaşadığımız bu fırtınalı, bu sancılı günlerde, küçük bir sahnede oluşturulan muhteşem bir dünyanın rengarenk güzelliklerini sunmak başarısından dolayı tekrar kutlamak istiyoruz. Son bir söz: Hikâyenin trajik düğümü, çok sevilen ve tanınan bir şarkının duyulmasıyla çözülüyor.. Şarkının adını yazmıyorum.