19 Mayıs 2001

A -
A +

Kurtuluş meş'alesinin yakıldığı büyük günün 82'nci yıldönümünü coşkulu kutlayabilirdik. Ne var ki; hem arka arkaya yaşanan uçak faciaları, hem de ekonomik kriz, insanı ister istemez buruklaştırıyor. Üstelik, Mustafa Kemal Atatürk'ün vatanın bağımsızlığı için Anadolu topraklarına ayak basışından, şu kadar yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ "sen-ben" kavgalarıyla uğraşmanın sıkıntısı çekiliyor. 82 SENE ÖNCE Gerçekten de; 82 yıl önce ülkenin huzur ve selameti için ilk adımlar atılmış ve büyük mücadelelerden sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin sınırları çizilmişken, şimdi hırslar ve kişisel menfaatler yenilemiyor. Oysa; aziz vatanımızın bölünmez bütünlüğü, milletimizin huzur ve güvenliği için, en büyük özveriyi göstermemiz gerekiyor. 82 yılın muhasebesi yapılırsa, eksikliklerimiz, ihmalkârlığımız hatta gafletlerimiz bir bir ortaya çıkıyor. Birlik ve beraberliğe en çok muhtaç olduğumuz şu dönemde, 19 Mayıs ruhunun benliğimizi bütünüyle sarması icap ediyor. GENÇLİĞE MİRAS 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın anlamı; buruk da olsa yapılan kutlamaların, gösterilerin ötesinde değerler taşıyor. Her şeyden önce, gençliğimize devredeceğimiz mirası, uzun uzun düşünüp, tavır, hareket hatta eylemlerimizi yeniden düzenlemeliyiz. Daha önce belirttiğimiz gibi, açıkça ifade etmek gerekirse, 19 Mayıslar, vatanın istikbali ve selameti üzerinde pazarlıklara girişilsin diye yapılmamıştır sanırız. ESARET ZİNCİRİ Esaret zincirini ta 82 sene önce kırmak üzere, bayrak açan ve bütün güçlüklere rağmen bunu başaran Türk milleti, elbette her türlü krizi aşabilecek ruhu taşıyor. Heyecan, gurur ve sevinç içinde kutlamamız gerekirken, içine düşülen burukluktan kurtulmanın yolları, 19 Mayıs ruhunda bulunuyor. Unutulmamalıdır ki, gençlerimiz en büyük umudumuz oluyor. Her ne kadar; gençlerimizin gücünden, kapasitesinden yararlanmayı şimdiye kadar ertelemiş olsak bile, tek ümidimiz onlar kalıyor. Zaten, Cumhuriyet de onlara emanet edilmemiş miydi? ACI OLAN Acı olan şudur ki, genç nüfus avantajımız ve gençlerimizin fonksiyonu bir türlü devreye girmiyor. Genç nüfus potansiyeli, ne yazık ki, yaşlı yönetim kadrolarının elinde eriyip gidiyor. Gerek krizlerin gerek yeni yüzyılın rüzgârlarının getirdiği değişimin, artık Türkiye'yi de etkilediği anlaşılıyor. Değişen bir Türkiye'de gençlere ümit bağlamadan başka bir çıkar yolun olmadığı da görülüyor. Bütün üzüntü ve endişelerimize rağmen, ümitlerimiz gençlerimize bağlanıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.