Dünyadan göç ederek; aramızdan ayrılan, sevgili arkadaşımız, değerli meslektaşımız Orhan Olcay'ın, aziz hatırası önünde saygıyla eğiliyoruz. Tabii ki, yine gözlerimizden nem, dudaklarımızda dualar eksik olmuyor. Üst üste tecelli eden vefatlar, bizleri tarifi imkansız elemlere gark ediyor, gerçekten de hayatımızı adetâ buruklaştırıyor. Ancak, her ölüm üzüntüsünden sonra, Yüce Allah, insana "sabır" veriyor "metanet" ihsan ediyor. DÜŞEN YAPRAKLAR Son altı ayda, meslektaşlarımızdan kimler göç etmedi ki... Düşen yapraklar misali; Kemal Deniz, Oğuz Öngen, Sabit Batumlu, İslam Çupi, Ahmet Kabaklı, Yılmaz Gümüşbaş, Nezih Demirkent, Kemal Diyarbekir ve Esat Ayık bir çırpıda hatırlananlar... ...Ve daha nice yapraklar düşecek... Orhan Olcay'ın cenaze namazında, bir araya gelen gazeteciler, yitirilen değerleri bir kez daha anarlarken, mesleğin stresinden söz etmekten kendilerini alamadılar. ORHAN'IN KAYBI Aslında "stres" hayat sürecinin içinde yer alan insanı kemiren bir olgu. Sebebi ne olursa olsun, sırası gelen Hakk'ın rahmetine kavuşuyor. Hepimiz bu "şerbeti" içeceğiz... Birkaç defadır belirttiğimiz gibi "sadece ölüm ölümsüzdür..." Önemli olan, geride bırakılan "hoş sedâ..." Yine de; her şeye rağmen, "ölümün yüzü soğuktur" sözü karşımıza çıkıyor. ...Ve öyle ölümler var ki, geride kalanlara üzüntü, yeis ve mutsuzluk veriyor. İşte Orhan Olcay'ın vefatı da, insanı böylesine acılara boğuyor. Rahmetli Orhan'ın, karşılaşıp tanıdığı herhangi bir insana tebessüm etmediği veya iyilik yapmaya yeltenmediği görülmemiştir sanırız. Kendi halinde, iddiasız, sessiz sedasız fakat mesleğin bütün hünerlerine sahip nadir gazetecilerden biri olduğunu çok yakından bildiğimiz Orhan Olcay'ın vefatı, medya dünyasının "büyük kaybı" olarak değerlendirilmeli. GÜNDEMDEKİLER Çoğu zaman, ünlü kişiler veya basın mensuplarının vefat haberlerinin medyada neden fazla büyütüldüğünden söz ediliyor. Yeri gelmişken, izah etmeye çalışalım. Dikkat edilirse, kamuoyunu oluşturan veya yakından ilgilendiren daha doğrusu ekonomik, politik ve sosyal gündemde daima yer alan insanların vefatı medyaya yansıyor. Böyle bir değerlendirmeyi "normal" karşılamak gerekiyor. Çünkü halkın dikkatini çeken insanların, her türlü girişimleri gibi vefatları da ilgi uyandırıyor... ÖNEMLİ OLAN... Önemli olan, bu tür haberlerin istismar edilmemesi ve sansasyona uğratılması şeklinde özetlenebilir. Kaldı ki, bazen gazeteciler "vefat etmeden" ölüyor, mesleklerinden koparılarak daha doğrusu "öldürülüyor". Üstelik, ne yazık ki, vefat ederken herhangi bir medya kuruluşu ile ilişkisi olmayan gazetecilerin ölümü, sanıldığından da "garip" oluyor. İster istemez, Yunus'un deyişi hatırlanıyor: "Bir garip ölmüş diyeler Üç günden sonra duyalar Soğuk su ile yuyalar Şöyle garip bencileyin..."