Her ne kadar; koalisyonu oluşturan parti liderlerinden, samimi açıklamalar varsa da, biz artık ekonomik krizin çıkış sebepleri üzerinde durmak istemiyoruz. Aslında, kamuoyu da, krizin çıkışından ziyade kaosa dönüşmeden sona erdirilmesinden yana tavır ortaya koyuyor. Gerçekten de, krizin bir an önce durması en azından denetim altına alınması gerekiyor. "Eli boş" döndü İkinci krizin baş göstermesiyle birlikte, rafa konan ekonomik programın yerini alacak yeni düzenlemenin çoktan hazırlanıp, açıklanması icap ediyordu. Hatta, bu yüzden Kurban Bayramı tatili süresince, yoğun çalışmalar yapılırken, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı'na getirilen Kemal Derviş alelacele ABD'ye giderek, önemli görüşmelerde bulunmuştu. IMF ve Dünya Bankası yetkilileri öncelikle yeni programın açıklanmasını isteyerek, yardımı buna göre yapacaklarını bildirme gereğini duymuşlardı. Bunun üzerine Derviş bir bakıma "eli boş" dönerek, yeni programın hazırlanması çalışmalarını başlatmıştı. Anlaşmazlık mı var Oysa, programın çoktan beri hazırlanması icap ediyor ve Derviş'in ABD'ye hazırlıklı gitmesi icap ediyordu. Programın hazırlanmasında, ABD'nin de görüşlerini alma gerekçesiyle bu gecikmeyi unutsak bile, yeni düzenlemenin bir türlü açıklanamaması, hükümet içinde, ister istemez bir anlaşmazlığı çağrıştırıyor. "Son rötuşlar" derken yeni programın bir türlü açıklanmaması, zaten bir türlü ateşi düşmeyen piyasayı "menfi" yönde etkiliyor. Nitekim, hafta başından beri borsa düşerken, döviz ve faiz yükselme trendini devam ettiriyor. Fakat nereye kadar? Ha gayret Öyle anlaşılıyor ki gerekçesi ne olursa olsun, yeni programın açıklanması ziyadesiyle gecikmiş bulunuyor. Bir bölümü yarın, diğer bölümü de önümüzdeki hafta başında açıklanacağı belirtilen programın, daha fazla vakit kaybedilmeden deşifre edilmesini piyasalarla birlikte bütün dünya bekliyor. Bir koalisyonun güç işlerliğine rağmen sık sık bir araya gelebilen parti liderlerinin, yeni programın üzerinde bir an önce anlaşmaları şarttır sanırız. Bu arada, bir korkumuzu da dile getirmekten kendimizi alamıyoruz. Hiçbir şekilde temenni etmeyiz ama, yeni programın başarılı olup olamıyacağı, en azından dış destek alıp alamıyacağı da şimdilik bir meçhul. Çeşitli söylentilerin, iddiaların yanısıra Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Besim Tibuk, haklı olarak bar bar bağırıyor ve emisyon hacminin en az 10 milyar dolar olması gerektiğini vurguluyor. Emisyon hacmi 1994 krizinden sonra, emisyon hacminin 6.5 milyar dolar olduğunu oysa bugün 4 milyar dolar civarında kaldığına işaret eden Besim Tibuk, Türkiye'nin 7 yıl içinde büyüyen para ihtiyacına rağmen, daha az emisyon hacmi ile bir yere varamıyacağını öne sürüyor. Ne yazık ki, ülkemizin üstünde dolaşan kara bulutlar bir türlü dağılmıyor.