Doğrusu; ne politik, ne ekonomik, ne askerî çevrede, hem de MGK çatısı altında böylesine "çirkin" bir gelişme beklenmiyordu. Hele, geniş halk tabakaları ve medya dünyasında şok hâlâ sürüyor. Tabii ki, krizin uzantısı, başta piyasalar olmak üzere bütün kuruluş ve birimlerde şaşkınlık doğurmuş bulunuyor. Tansiyon düşüyor Gerçi; krizin patladığı güne nazaran, tansiyonun giderek düştüğü hissedilmiyor değil. Ancak, krizin faturasının, sanıldığından da fazla kabarık olmasından korkuluyor. Zaten, Kasım bunalımını atlatmaya çabalayan bir piyasanın içine, bomba gibi düşen yeni krizin neyi alıp süpüreceği bilinemez. Çünkü, krizin hem derin ve hem çok yönlü olduğunu kabullenmek icap ediyor. Her şeyden önce, krizin gündemin ortasına düşmesi ekonomide, kronikleşme tehlikesini beraberinde getiriyor. Muhalefet kararsız Çok hassas bir yoldan geçmeye çalışan Türkiye'nin yeni bir krize girmesiyle beraber, Meclis'te grubu bulunan siyasi partilerin oluşturduğu muhalefete de büyük görevler düşüyor. Nitekim, Fazilet Partisi'nin ölçülü davranışlarının yanısıra DYP'nin ekonomi ile ilgili verdiği önergeyi geri çekme jestinin altını çizmek istiyoruz. Bu arada, DYP lideri Tansu Çiller'in "sağduyu" çağrısını da kayda değer bir gelişme buluyoruz. Dün, "... aslında, borsacılar dahil olmak üzere, ülkenin bütün siyasi ve ekonomi mevkiinde bulunanlar, sağduyu ve serinkanlılık düğmesine basmalı" demiştik. Görüyoruz ki, bütün vahamete rağmen, sağduyu ve serinkanlılık hüküm sürüyor. Zaten, Başbakan Bülent Ecevit'in de; devletin işlemesi gereği üzerinde durarak, Milli Güvenlik Kurulu'nun önümüzdeki pazartesi günü toplanabileceğinin sinyallerini vermesi, krizin siyasi boyutunun dondurulma tarihini gösteriyor. Siyasi kriz En iyimser bir tahmin ve değerlendirmeyle, diyelim ki, siyasi kriz önümüzdeki haftanın başında donuyor. Yaptığı tahribat ve bırakacağı tortuyu da düşünmeyelim. Ancak; bu fakir milletin omuzlarına yüklediği mali sıkıntının faturası nasıl ödenecek? İşte, krizin en büyük boyutu burada yatıyor. Vahim bir durum Daha, Kasım krizinin yüklediği yükü omuzlarında hisseden geniş halk tabakalarından, esnaf, tüccar ve sanayiciye kadar herkesin ve her kesimin zarar görmemesi imkansız gibi görünüyor. Durup dururken ve hiç gereği yokken düşülen bu vahim durumun vebali gerçekten de büyüktür sanırız. Dün de belirtmiştik, ısrarla vurguluyoruz: "Türk milletine ve vatanına verdirilen maddi ve manevi zararın tarihi sorumluluğu da asla unutulmamalı"