Eğer dünkü; borsa, döviz ve talep rakamlarına bakılırsa, piyasalarda yeniden güvenin sinyalleri görünüyor. Ne var ki, asıl güven, işadamlarının 31 Mart kâbusunu atlatmasından sonra tesis edilebilecektir sanırız. Bir bakıma, güven, döviz fiyatları gibi dalgalanmada bulunuyor. Derviş faktörü Kim ne derse desin, "Derviş faktörü" yavaş yavaş hissedilmeye başlanıyor. Ancak, bazı çevrelere göre; kendisine büyük ümitler bağlanan "faktör" kendini çok yavaş gösteriyor. Gerçekten de, piyasalar daha çok değişmelerin beklentisi içinde, tereddütlerden tamamen sıyrılamıyor. Nitekim, gazetelerin arka sayfalarını kaplayan "Yüce Türk Ulusuna Çağrı" ilanı, reel sektörün, bütün tereddütlerini ve endişelerini, büyük bir açıklıkla dile getiriyor. Krizin boyutu Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin ilanında yer alan "Cumhuriyet tarihinin, en ağır ekonomik krizini yaşayan Türk ulusu, yeni bir kurtuluş savaşı vermektedir" cümlesi, bunalımın ülkeyi ne denli yangın yerine çevirdiğinin perişan ifadesinden başka ne olabilir ki... Krizin boyutu karşısında, irkilmemek hatta endişeye kapılmamak elden gelmiyor. Ancak, birşeyler yapmanın gereği de kendiliğinden ortaya çıkıyor. Nitekim, ilanda TOBB bunu şöyle vurguluyor: "Hür teşebbüs camiası olarak, sorumluluğumuz gereği, cephenin en önünde mücadele edecek olan bizler, bu mücadelede ulus olarak yer almamız gerektiğine inanıyoruz." Çok uzun yıllar böylesine bir çağrıyla karşılaşmayan Türk halkının üzerinde ne gibi bir etkilenme olduğunu tam olarak bilemeyiz. Çağrı mı, uyarı mı Fakat en azından, çağrının bir uyarı niteliği taşıdığı da hemen fark ediliyor. Zaten krizin bütün ağırlığını üzerinde taşıyan piyasaların, böyle bir şok ilanla bir kere daha sarsılabileceği öne sürülüyor. Bu arada, gerçekleri büyük bir cesaretle açıkladığı ve topyekun bir mücadele daveti yaptığından ötürü, ilanın şok bir tedavi görevi üstlenebileceği de söylenebilir. Ülke hepimizin Ülke hepimizin olduğuna göre, krizden bir an önce sıyrılabilmenin bütün yollarını, bıkmadan usanmadan ve çekinmeden aramamız gerekiyor. TOBB'un girişimleri gibi cesur adımlara ihtiyacımız olduğu anlaşılıyor. En azından, hükümetin yeni girişimine yediden yetmişe destek vermemiz, kişisel veya şirket avantajlarını bir kenara bırakarak, dalgalanmada olan güvenin yeniden tesisi için elimizden geleni yapmalıyız. Bu savaşı kazanmak mecburiyetini, iliklerimize kadar duymalıyız.