Bilançoların dili

Sesli Dinle
A -
A +
Türkiye, son 20 yılda alışık olmadığı bir enflasyon oranıyla, resmî rakamlara göre yüzde 65’e yaklaşan TÜFE artışıyla geçen seneyi tamamladı. Enflasyonist dönemlerin en karakteristik özellikleri arasında “fiyatı daha da artabilir” endişesiyle öne çekilen tüketim ve aşırı alım vardır. Dolayısıyla böyle bir ortamda “malımı satamam” ya da “elimde patlar” kaygısı düşüktür. Hâl böyle olunca, fiyatlama ve değer biçme davranışları ciddi anlamda bozulur. ‘Alamama kaygısı’ ile birlikte alım iştahı yükselir. 2022 yılının büyümesinde ‘tüketim’in başrol oynaması da bundan kaynaklanmaktadır.
 
 
Yine buradan hareketle enflasyonist ortamların bir diğer karakteristik özelliği, şirket kârlılıklarında ciddi artışların yaşanmasıdır. Borsa İstanbul’da işlem gören şirketlerin 2022 yılına ait bilançoları geldi. Nitekim burada, söz konusu yansıma görülmektedir.
 
Hemen belirtelim; Borsa İstanbul’daki kârlılık performansını gösteren tablomuzu, fikir vermesi açısından derledik. Bu tabloda, banka ve GYO şirketlerini hariç tuttuk. Çünkü tüketime paralel olarak kredilere artan talep sebebiyle, banka kârlılıkları da yüzde 300 ve üzerinde arttı. Aynı şekilde “duran varlıklardaki artış” GYO hisselerinin bilançolarında “yeniden değerleme” kârlılığını ciddi anlamda yükseltti.
 
Tabloya baktığımızda ise;
 
> Geçen yıl kârı yüzde 500 ve üzerinde artış gerçekleşen şirketler arasında enerji hisselerinin ağırlığı dikkat çekiyor. Küresel enerji fiyatlarında yaşanan artış, kur etkisi ve yeni kapasite yatırımları, ‘enerji’de ciro ve kârlılıklara yansımış gibi görünüyor.
 
> Her ne kadar düşük kâr marjıyla çalışsalar da, perakende sektörünün kârlarında da ciddi artışlar yaşanmış. Burada da “market fiyatlarına duyulan güvensizlik” sebebiyle evlere yapılan stoklar etkili, yani sektörde ‘sürüm’ün arttığı bir dönem geride kaldı.
 
> “Sınai” üretim tarafında (gübre, polyester gibi) ham madde sektörlerinde ve stratejik alanlarda faaliyet gösteren şirketlerde de, kârlılık yansıması görülüyor.
 
Gelelim 2023’e…
 
Enflasyonist baskıların hem küresel anlamda hem de içeride “geçen yılki gibi yüksek olmayacağı” izlenimi veren bir ilk çeyrek geride kalıyor gibi… Enerji fiyatlarında ciddi anlamda gerileme var; brent petrolün varil fiyatı, son 15 ayın en düşüğüne kadar geriledi. Küresel gaz fiyatları savaş öncesi seviyelere döndü. Tahıl Koridoru Anlaşmasının uzatılması ve hasat sezonunun yaklaşıyor olması, küresel gıda fiyatları üzerindeki baskıyı hafifletti. Kur tarafında stabil görünüm devam ediyor. Mevduat getirileri de (her ne kadar negatif reel bölgede olsa da) yüzde 25’in üzerinde seyrediyor. Bütün bunlar “ürün maliyeti artışı” ve “piyasa talebi” tarafında bir “dizginleme” vazifesi görüyor.
 
Şayet görünüm böyle devam ederse, şirket bilançolarında da geçen yılki enflasyonist etkiyi göremeyebiliriz. Bu durum da nihayetinde, borsadaki fiyatlamalara yansıyacak bir unsur olarak öne çıkabilir. Seçim ve sonrasında ekonomi politikalarının nasıl şekilleneceğine odaklanırken, bu alanı da dikkatle takip edeceğiz.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.