Dolar, enerjimizi tüketmesin!

A -
A +
Maliye ve para politikasını yönetenler, hiçbir zaman doğrudan ve tam anlamıyla “Enflasyona endeksli tahvil-bono çıkaracağız” cümlesini kullanmadılar. “Tasarrufların enflasyon karşısında yenik düşmesini engelleyecek yeni ürünlerden” bahsettiler. Hâl böyle iken piyasa, kendi kendine bu “süper bono” beklentisini ortaya attı, ona inandı, ona göre pozisyonlar alındı. Sonra Cumhurbaşkanı, son kabine toplantısında bu beklentiyi ortadan kaldırdı. Hatta yeni faiz indirimlerinden söz etti. Gelinen nokta itibarıyla dolar, tarihî zirvenin (18,35 diyelim) sadece yaklaşık yüzde 7,5 altında… 17,07 civarından, cuma gecesi son işlemler gerçekleşti.
Dikkat çeken üç noktayı paylaşacağım:
1. Bu ülkede herkes, “anlık enflasyona” göre getiriye odaklanmış durumda. Hâlbuki enflasyon (anlık gerçekleşmelere göre şekillense de) geriden gelen bir rakamdır. Siz kalkıp da geriden gelen bir rakama bakarak, gelecek dönem için “yüzde 73,5 (son enflasyon rakamı) getiri isterim” derseniz, bu çok rasyonel olmaz. Algılarla oynayarak işi bu aşamaya getirdiler. Bütün tasarruf sahipleri de artık bunu kıstas alır oldu. Elinde konut, otomobil, altın, dolar olanlar… Enflasyon karşısında elde ettiği getirilere bir dönüp baksınlar. Pekâlâ yüzde 73,5’in epey üzerine çıktılar. Borsadaki birçok hissede de benzer tablo hâkim. Bu kazançları görmeyip de “alım gücüm yüzde 73 düştü” demek, sadece tek taraflı bir bakış açısıdır. Evet, alım gücü düşmüştür ciddi anlamda. İnsanlar enflasyon yorgunu, ülkenin de şüphesiz en önemli gündemi bu. Mesela maaşlara son 1 yılda yüzde 50’nin üzerinde zamların geldiğini biliyoruz. Ancak alım gücü anlamında daha fazlası lazım, daha fazla para değil, fiyatların artık durması ve bir noktadan sonra düşmesi lazım. İnsanları bu rahatlatacak. Dönelim getirilere… Bundan bir yıl sonra enflasyon yüzde 20-30’lara gelse, bugünden bağlanan bir yatırıma yüzde 73 getiri nasıl? Güzel, değil mi?! Onun için bu enflasyon meselesine sadece yıllık bakmamak lazım. Önceki yıllardan itibaren ve gelecek yıllara göre bakılacak olunursa, biraz daha bilimsel, sağduyulu yaklaşımı benimseriz.  
2. Ülke enerjide dışa bağımlıdır. Bu ihtiyaç, en az yüzde 75-80 oranında bir ithalatla yani dolarla gerçekleşiyor. Daha önce de yazdım, bu hayatta her şey enerji ile oluyor. Bakın, son açıklanan mart rakamlarından örnek vereyim. Türkiye'nin enerji ithalatı için ödediği tutar, bu yılın mart ayında, 2021’in aynı ayına göre yüzde 154,7 artarak 8 milyar 410 milyon 156 bin dolara yükseldi. Çünkü geçen yıl 8-9 liralardan yapılan ithalat, bu yıl 14-15 liralardan yapıldı. Üstüne bir de panik hâlinde küresel talep ve fiyatlar arttı. Tablo; elektrik, doğalgaz ve akaryakıta gelen zamlarla ortada… Küresel fiyat artışları için bir şey yapamasak da, içeride bu süreci daha iyi yönetmemiz gerekiyordu. TL’yi tam anlamıyla güçlendirecek eylemler kadar doları ürkütecek söylemlerden de uzak durmak önem taşıyor. Çünkü ABD’de enflasyon yüzde 8,6’ya çıktı. Dolar endeksi yeniden 104’ü geçti. Doların “daha az” arzı ve “daha yüksek” faizine yönelik, “daha da şahinleşecek” bir FED’den bahsediliyor. Bir noktada artık şu dolarda kedi-fare oyunun sonlandırıp, 2003-2013 arasındaki gibi stabil görünümü sağlamak zorundayız.
3. Önümüzdeki hafta yerli tasarruf sahipleri, Gelire Endeksli Senetler (GES) ile tanışacak. GES’lerin hasılat payı tutarı, toplam 874 milyon 144 bin TL… Bu rakam Devlet Hava Meydanları İşletmeleri ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünden bütçeye aktarılması beklenen pay… 3 aylık getiri, bu kurumların kâr aktarımlarına göre ve hazine tarafından yapılacak hesaplamalara göre en az yüzde 4,88, en fazla yüzde 5,65 olacak. Yıllık getiri de en çok yüzde 26 civarında gerçekleşecek. KKM’den dönen paralara ve faiz hassasiyeti olanlara yeni bir adres olur, dolara talebi bir miktar dizginleyebilir. Biraz daha zaman kazandırabilir. Ancak bugünkü ithalat ve cari açık noktasında, bizim ileride de dolara ihtiyaç duyacağımız aşikâr. Ülkeye daha fazla döviz girişini sağlamak zorundayız, bu da 800’e yaklaşmış CDS risk primi ile biraz zor. Küresel bakış açısının “risk” diye adlandırdığı unsurlara itibar edip, onları ortadan kaldırmakla işe başlamak gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.