Faiz meselesi…

Sesli Dinle
A -
A +
Son günlerde piyasalar cephesinde ağırlıklı olarak konuşulan iki konuya değinelim.
 
Birincisi; faiz borsaya fren mi? Aslında bu, tek boyutlu bir konu değil. Bunun hem yatırımcı hem de şirketler tarafı var. Yatırımcı açısından bakarsak; profil, çok genel hatlarıyla ikiye ayrılır: Riski sevenler ve sevmeyenler.
 
Riski sevenler, birikimlerini mevduat tarafında tutmazlar genelde. Borsa başta olmak üzere riskli enstrümanlara daha yatkındırlar. Aynı zamanda daha kısa vadecidirler. Tercihleri “trade” etmektir. Finansal okuryazarlığı yüksek, profesyonel uzun vadecileri ve faize hassasiyeti bulunanları da dikkate alırsak; faiz, tam anlamıyla borsayı frenler diyemeyiz. Riski sevmeyenler için ise mevduat tarafı bir park alanıdır. Mevduat getirilerinin düştüğü dönemlerde bu profildekiler ağırlıklı olarak konut, arsa, otomobil gibi reel varlıklara yönelirler, böyle de yaptılar zaten. Bunların bir kısmının borsaya geldiği de yadsınamaz tabii… Her iki grup arasındaki farklılıkları çoğaltabiliriz.
 
Bir hatırlatma daha yapalım; borsa yatırımcılarının yüzde 80’inin portföyü zaten 100 bin TL’nin altında. Bu kadar düşük miktarla mevduatta beklemek onlara ne kadar cazip gelir? Toplamda 7 milyon borsa yatırımcısının ise sadece 200 bininin, 1 milyon TL ve üzeri portföye sahip olduğu biliniyor. Onlar da aslında borsanın büyük yatırımcıları… Belki portföyün bir kısmını mevduat tarafına çekebilirler ama böyle bir yönelim kayıtlara geçmedi bugün itibarıyla.
 
Şirketler için “yüksek faiz dönemleri” kredi maliyetlerinin artması sebebiyle zorlayıcı olabilir. Bu sebeple yüksek faiz dönemlerinde nakit akışı kuvvetli, kasası dolu, borçluluğu ve finansman ihtiyacı düşük şirketler daha avantajlı. Bu cepheden bakarsak, evet, şirket finansalları üzerinde faiz yükü bir miktar artarsa, bilançolar etkilenebilir. Bu alanın iyi yönetilmesi gerekiyor.
 
Gelelim ikinci konuya… Geçen hafta TCMB politika faizinin yüzde 30’a yükselmesinin ardından dezenformasyon sürüyor. Enstrümanları şu; “Mevcut enflasyona göre yüzde 30 faiz de yetersizmiş!” Bir kere faiz, bugünden itibaren gelecek 12 aylık oranları ifade eder. Dolayısıyla, bugünden itibaren 12 ay sonrası için enflasyon beklentilerine göre bir değerlendirme yapmak gerekir. Kaldı ki baz aldıkları faiz, TCMB’nin fonlama faizi! Bankaların mevduat sahiplerine önerdiği faiz değil. Şu anda bankalar yüzde 40 üzerinde mevduat oranı önerebiliyor. TCMB’nin son enflasyon beklenti anketine bakıyoruz; 12 ay sonrası için yüzde 44,94… Farkında mısınız, önümüzdeki 1 yıl için önerilen mevduat getirisi, yine önümüzdeki 1 yıl için beklenen enflasyon getirisine neredeyse denk hâle geldi.
 
Daha önce yazmıştım, tekrar hatırlatayım. ABD’ye bakın; geçen yıl ilkbaharda ülkede enflasyon yüzde 8’i geçmişti. FED ne yaptı, faizi hemen yüzde 8’in üzerine mi çekti? Tabii ki hayır, zamanla faizi artıra artıra yüzde 5’in üzerine, daha geçtiğimiz aylarda taşıdı. Enflasyon ne oldu ABD’de bu süreçte, yüzde 3 sınırına kadar yavaş yavaş geriledi. Zamanla enflasyon-faiz makası kapandı ve bugün ABD’de enflasyon yüzde 4’ün altında, politika faizinin de gerisinde bulunuyor.
 
Bizde de şu anda o süreç yaşanıyor. TCMB nasıl bir açıklama yapmıştı perşembe günü… “Kurul, dezenflasyonun en kısa sürede tesisi, enflasyon beklentilerinin çıpalanması ve fiyatlama davranışlarındaki bozulmanın kontrol altına alınması için parasal sıkılaştırma sürecinin devamına karar vermiştir.” Yani aylar geçtikçe, bu para politikasının devamı ile birlikte enflasyonist fiyatlama davranışı güç kaybedecek, enflasyon beklentisi geriye gelecek. Bu sefer politika faizi ile enflasyonun bir noktada buluştuğunu ve birlikte düşüşe geçeceğini görebileceğiz. Ekonomi yönetiminin dediği gibi, sabırla olacak. Bütün bunların iyi anlatılması ve anlaşılması gerekiyor.
Borsaya dönersek… Geçen hafta endekse 7.645’ten gelen tepkiyi gördük. Çünkü rasyonel uygulanan para ve maliye politikaları, istikrarı da tesis etme yolunda piyasalara güven verdi. Ancak faiz, yukarıda sözünü ettiğimiz bazı endişeleri de barındırdığı için endekste dalgalı bir seyir izliyoruz. Bir üst lig olan 7.900-8.400 bandında kalıcı olmak, pozitif eğilimlerin yeşermesi için ilk şart olacak. Bu anlamda endeksin 7.800-7.900 bandında taban çalışması yapmasını önemserim. Şayet burada “taban” tutmazsa, 7.400 ihtimali kuvvetlenebilir. 8.200’ü aşarsak da alımların hızlandığını görebiliriz.
 
Dezenflasyonist sürecin devamı için bugünkü gibi politikaların uygulandığı dönemlerde, borsada nakit akışı kuvvetli ve kredi faizlerindeki yükselişe karşı dayanıklı hisse ve sektörlere odaklanmak daha doğru bir strateji olabilir. Bu anlamda öncelikle ihracatçılar ve gıda/giyim/enerji perakende sektöründe bulunanlar bir adım önde bulunabilir.
 
Endekste 8.403 zirvesinden itibaren yaşanan düşüş ve geçen hafta tepkinin geldiği süreçte, 11-22 Eylül aralığında, BİST100’e dâhil hisselerin performansı tablolarda mevcut. Bazıları düşüşe iyi tepki verirken, bazılarının tepkisinin çok daha düşük kaldığı görülüyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.