Rakamlar konuşsun

A -
A +
Piyasa, belirsizliği sevmez. Belirsizlik söz konusu olduğunda güvenli liman alımları yaşanır ve yatırımcılar riskli varlıklardan kaçar. Borsa zaten her zaman riskli yatırımdır. Risk algısı arttığında hisse senetlerine ilgi azalır, risk iştahı yükseldiği zaman borsaya yönelim artar. Son dönemin ürünü KKM ise güvenli limandır. Bunun yanına altını da koyabiliriz. Belirsizlik ve buna bağlı olarak riskler artarsa, KKM ve altın şemsiyesine sığınma eğilimi yükselir.
 
Peki risk iştahı nedir, nasıl ölçülür? Bunun küresel olarak kabul edilen göstergesi CDS risk primidir. Seçim öncesi 500 seviyesinin altına kadar gerileyen Türkiye’nin CDS risk primi, seçim sonrasında yeniden 700’e doğru hareketlendi. Borsada seçim sonrası haftada kayıp, endeks bazında yüzde 6,1 olarak gerçekleşti. Önceki hafta 4.795’ten kapanan endeks, geçen haftayı 4.501’den tamamladı. Dolar/TL paritesi de 19,80’i aştı.
Burada bir ara verip, seçim öncesi haftaya dönelim. Orada iki işaret var çünkü… Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesapları 2 trilyon 346 milyar lirayı da aşarak yeni zirvesini gördü. 12 Mayıs ile biten haftada, KKM'de 143 milyar 631 milyon liralık artış kaydedildi. Bu rakam, KKM'deki en yüksek haftalık artış olarak da kayıtlara geçti. Yine aynı hafta Merkez Bankasının toplam rezervleri (1,4 milyar doları altın olmak üzere) 9 milyar dolar azaldı ve 105 milyar dolar sınırına geriledi.
 
Rezervlerde gerileme, KKM’de artış ve borsada düşüş…
 
Piyasa, bir şeyleri beğenmiyor olmalı ki, bu hareketler yaşanıyor. Bunun, ekonomi politikalarına dair belirsizlik olduğu biliniyor. Bu belirsizliğin, piyasa dostu politikalar uygulandıkça ve enflasyon, cari açık gibi kritik makroekonomik göstergelerde düzelme sağlandıkça azalacağı da biliniyor.
 
Makro anlamda odak noktası burası olmaya devam edecek.
Ancak… KKM faizleri yüzde 20’yi, mevduat faizleri yüzde 30’u aşmışken ve TCMB’nin son anketinde enflasyon beklentileri yüzde 37 ile mevduat faizlerine yaklaşmışken; hâlâ TL’den kaçış ve tüketime devam eğilimi de çok normal değil. Konut satışlarında gerileme, tüketici kredilerinde yavaşlama ve yaklaşan turizm sezonu ile içeri girecek döviz etkisiyle; kısa vadede enflasyonist baskı ve cari açık tarafında bir soluklanma yaşanabilir. Ama muhtemel bu soluklanmanın kalıcı kılınması gerekliliğini de vurgulamamıza gerek yok. 
Dönelim borsadaki hareketlere… Bu hafta iki tablo paylaşıyorum. Borsanın en büyüklerinin bilançoları ve hisse fiyatlarının gördükleri zirve seviyelere göre ne kadar geriledikleri… Her iki gösterge de önemli sinyaller veriyor, başlayalım:
 
> Kârlılıklardaki artış, zirvede yer alan birkaç şirket hariç çok da tatmin edici değil. Enflasyon da dikkate alınarak bakılırsa, reel kâr üretme potansiyelinde bir durağanlık var. Küresel resesyon, doyuma yaklaşma sinyalleri veren tüketim eğilimleri, zorlaşan finansman şartları burada etkisini göstermeye başlıyor.  
 
> Kâr artışı yüksek olanlar arasında; otomotiv, hizmet ve bankacılık gibi “tüketim” ağırlıklı sektörler öne çıkmış.
 
> Pandemi sonrası kısıtlı arz, aşırı talep, stok yapma eğilimlerinin azalması ve sonrasında küresel resesyon endişeleri; gübre, demir-çelik ve enerji gibi emtia fiyatlarında ve satış marjlarında gerilemelere sebep olmuştu. Bu sektörlerde faaliyet gösteren şirketlerde de “kârlılık azalması” yaşanmış.
 
> İhracatçı şirketlerin (Arçelik ve Şişecam gibi), kurdaki stabilizasyon sebebiyle döviz bazlı gelirlerinin yeterince yükselmemesi ve maaş başta olmak üzere TL bazlı giderlerinin artması, kârlılıklar üzerinde baskı oluşturmuş.
 
Ve bunların fiyatlara yansımalarına gelince… Aslında gördükleri zirve seviyeden en çok gerileyen şirketler arasında; yine gübre, enerji ve demir-çelik hisselerinin yer alması ve stabil kur baskısını hissedenlerin bulunması çok tesadüf değil. Ve endeksteki gerilemeye direnenler… Turizm patlamasından etkilenen hava yolları… Enflasyondan korunmak için alınan ikinci hatta üçüncü arabalar… Tablolarda yer alan rakamlar konuşunca, neler olduğunu daha da iyi anlıyoruz.
 
Borsa İstanbul için bir temel bir de teknik uyarı yaparak bitiriyorum;
 
> Teknik anlamda 4.311-4.480 noktalarını destek olarak takip edeceğiz. Bu destekler korundukça orta-uzun vadeli pozisyonlar için iyi yerlerdeyiz. (Seçime kadar yönsüz piyasa ve yüksek volatilite sürebilir. Seçimin bir şekilde geçmiş olması dahi, belirsizliği bir miktar ortadan kaldırır.)
 
> Temel anlamda BİST100 şirketlerinin Fiyat/Kazanç oranı 5’in altında bulunuyor. İdeali 10’a yakın olması gereken bu seviye, gelişen ülkeler arasında en ucuz borsalar arasında bulunduğumuzu gösteriyor. (Epey bir süredir temkinli-iyimser ve seçici olma modunda bulunmalıydık.)
 
Altın şart; risklerden beslenen KKM, faiz ve altın gibi alternatif araçların güç kaybetmesi… Böylece borsadaki “ucuzluk” da alıcı bulabilecektir diye düşünüyorum.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.