Karaman’ın Enver Paşa’sı!

Sesli Dinle
A -
A +
Hayrettin Karaman Bey 30 Temmuz günü köşesine Enver Paşa’yı taşımış ve kendisine epeyce methiyeler düzmüştü.
 
Ancak bu övme onun hakkında bir araştırma ve değerlendirme neticesinde değildi. Dostu ve sevdiği bir zatın kitabına dayanıyordu.
 
Fırsat buldukça asıl ilim dalı olan fıkıh dışında yardımcı ilim ve bilgi dallarında da okumalar yaptığını ifade eden Sayın Karaman, şimdi de Enver Paşa hakkında okuduğu bir kitaba bağlı değerlendirmeler yapıyordu.
Kitap Nevzat Kösoğlu’nun “Şehit Enver Paşa” adıyla yazdığı eseri idi. Faraza biz, bir hukukçu ve siyaset bilimcinin din adına yazılmış eserini mehaz alarak birtakım hükümler versek derhal koro hâlinde saldırıya geçerler. Fakat kendi işlerine gelince bunun hiçbir kıymeti yoktur.
 
Aslında ben böyle bir düşüncede değilim. Elbette herkes araştırmak ve
okumakla bir konuda fikir beyan edebilir. Fikirlerini beğendiği kişilerin görüşlerini nakledebilir. Bunda bir beis görmüyorum. Hayrettin Karaman da bir ilim adamı olarak bunu yapabilir. Fakat dostum, tanıdığım, sevdiğim bir şahsiyet idi diyerek tarihin bir dönemine damga vurmuş bir asker ve devlet adamına güzellemeler yaparken biraz düşünmelisiniz. Hüküm dostunuzun kitabına körü körüne bağlılık olmamalıdır.  
 
Yarın başka bir dostunuzun bu defa onu yerdiği, eleştirdiği kitabını okurken de aynı şekilde mi değerlendireceksiniz? Yani bu defa da kesin bir dille ret mi edeceksiniz?
Bir anlamda siz kitapları gözü kapalı mı okursunuz?

Bir cemiyet ki merkezi Paris’tir!

Enver Paşa, Osmanlı’nın son dönemine damga vurmuş bir asker ve devlet adamıdır. Yaptıkları, sebep oldukları işler gizli değildir. Bir defa onu parti lideri gibi tutup körü körüne bağlanacaksanız zaten söylenecek söz yoktur. Yok, değerlendirmeye alıyorsanız çok söz vardır.
 
Hayrettin Bey yazısının girişinde kendisinin fıkıh dalında olduğunu belirterek yardımcı disiplinler hakkında da öğrenmenin okumanın önemine değiniyor.
Fakat bu okuması bana önce fıkıh ilmindeki derecesini değerlendirmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
 
Hayrettin Karaman İTC’yi (İttihat ve Terakki Cemiyeti) tanıyor mu, biliyor mu, kuruluş maksadına vâkıf mı, geçirmiş olduğu serüveni ne kadar tahlil etti, hangi cemiyetlerle nasıl birleşti, Enver Paşa bu cemiyetin neresindeydi? Önce bunları okuması lazım ki meseleyi hakkıyla anlayabilsin.
 
Osmanlı Hürriyet Cemiyetine üye iken merkezi Paris’te bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti ile nasıl birleştiler? Onları bir araya getiren aynı dava üzerinde birleştiren kimdi hiç merak etmediniz mi? Dr. Nazım Bey nasıl bir şahsiyettir biliyor musunuz? Bir cemiyetin merkezi ki Paris’tedir o kimin emrindedir? Bugün bunu hâlâ tahlil edemeyen ben ilim adamıyım diyerek ortalıkta dolaşmasın!
 
Fakat fıkıh ehli olmakla övünen birinin, Enver Paşa’yı bu denli övmesi gerçekten düşündürücüdür. Efendim ben falancadan aldım demesi onu kurtarmaz.
 
Neticede Enver Paşa bir ilim adamı değil ki ilmini değerlendiresiniz. O bir askerdir ve devlet adamıdır. Değerlendirmeler de ona göre yapılır. Mesela devlet adamı zulmediyorsa fıkıhçının ona söyleyecek bir sözü yok mudur? Bunun gibi onun nice uygulamaları din terazisine vurulur ve ölçülür.  

Enver Paşa’nın birinci işi!

Nisa suresi 59. âyetinde Cenab-ı Hak; “Ey îmân edenler! Allah'a itâat edin; peygambere ve sizden olan ulü'l-emre (emir sâhibi idârecilerinize) de itâat edin” buyurmaktadır.
 
Hayrettin Karaman Bey’in Sultan II. Abdülhamid Han hakkındaki görüşü nedir insan gerçekten merak ediyor. O, bizden olan bir ulü’l-emr değil midir?
Sultan II. Abdülhamid Han devrinin FETÖ'sü Cemaleddin Efgani’yi tanıyamayarak peşine takılan Mehmet Akif ve avanesi gibi Hayrettin Karaman da padişahı kâfir olarak mı görmektedir? Şimdi bazı ucuz ve bayağı sözlere kapılıp, “efendim hatası yok mudur” teranelerine girmesin. Zira Sevgili Peygamberimizin sizden olan ulü’l-emri açıklarken zalim ve fâsık dahi olsalar diyerek tefsir etmiştir. Bu sözümden Sultan II. Abdülhamid Han’ın zalim ve fasık olduğu da anlaşılmasın! Öyle dahi olsa itaati gerekmez miydi?
 
Evet Sayın Karaman, II. Abdülhamid Han’a hangi gözle bakıyor bir anlayabilsek!
 
Kur’ân-ı kerimin kesin buyruğuna karşı gelmenin dindeki sorumluluğu nedir? Devlete asi olmanın karşılığı ve cezası nedir? Anlatsa da biz de anlasak!
Hayrettin Karaman, Kur’ân-ı kerimin kesin emirleri varken dostu olan tarihçilerin kitaplarına mı müracaat etmektedir?
 
Enver Bey (henüz paşa değil) binbaşı iken Meşrutiyet'i ilan ettirebilmek uğruna devletine isyan bayrağını açtı. Manastır dolaylarında dağa çıkarak devletine ve padişahına asi gelen en kıdemli subay oldu.
 
İşte asi Enver’in sözü: “Haziranın 12 ve 13’üncü Perşembe ve Cuma günleri arasındaki gece, artık Selânik’i, ailemi, maddî istikbalimi terk ederek, sadece ahaliden bir fert gibi, hükûmetin bütün kuvvetlerine karşı, alenen ve silahlı olarak ilân-ı isyan ediyorum.”
 
Bu ifadelerin fıkıh bakımından hükmünü söyler misiniz Sayın Karaman?
Dostluk, ilmin ve hakkaniyetin önüne mi geçiyor? Yoksa siz de aynı düşüncede olup birilerini mi kullanıyorsunuz?
 
Bugün bir subay, kendisine göre güya haklı gerekçelerle dağa çıkarsa, hükûmet güçlerimize, polisimize, Mehmetçiğe ateş açsa siz ne diyeceksiniz? Lütfen söyleyin?

Olimpos Gazinosu!

Komutanın bir tanesi savaşı kaybetmişti. Kendisini sorgulama yaparlarken, “neden başarısız oldun”, dediler.
“Efendim, kırk sebebi vardı” dedi.
“Say bakalım” dediler.
“Birincisi barutumuz bitmişti” dedi.
“Tamam” dediler. “Diğerlerini saymana gerek kalmadı...”
 
Şu misalde olduğu gibi bazen sizin birinci hareketiniz devamındaki bütün hadiselerin müsebbibidir. Kur’ân-ı kerime asi gelerek, Osmanlı düşmanı güçlerin emrine girerek, halifenize ve hakanınıza asi olarak ne başaracaksınız ve ne başardınız söyler misiniz?
 
Selanik Olimpos Gazinosu'nda, Resneli Osman, Talat, Enver, Hakkı ve birkaç kişi daha oturup isyan hareketini planlayacaksınız. Bu sırada bazıları iyice kafayı demleyecek. II. Abdülhamid Han’a küfürler ederek yol belirleyeceksiniz.
 
Şehadetin yolu Olimpos Gazinosu'ndan mı açılıyor Sayın Karaman?
Selanik merkez kumandanı Nazım Bey’i vurarak dağa çıkan Enver’in halka yayınladığı ihtilal beyannamesini dikkatle okuyunuz ve ibretle değerlendiriniz:
 
“Muhterem vatandaşlarıma!
Mebusan Meclisinin dağıtılmış kalması dolayısıyla, otuz seneden beri memlekette hüküm sürerek, birçok namuslu vatan evlâdının mahvına ve birçok aile yuvalarının sönmesine sebep olan istibdat idaresi, son zamanda gene şiddetini göstermeye başladı. Zaten keyfî bir idare neticesi, birçok ihtilâller içinde kana boyanan vatan ve milletimizi büsbütün zayıflatarak yakında mahvedecek olan bu istibdada nihayet vermek lâzımdır.”
 
On yıldır, Fransız’ın, İngiliz’in, Rus’un Ermeni’nin ve Yahudi’nin söylediği de bu değil miydi?
 
İttihatçılar kimin davulcusuydu, hâlâ anlamıyor musunuz?
Hayrettin Karaman tarih okumalarını seviyorsa Kayı 10 ve 11’i de özellikle tavsiye ederim...
 
 
TEFEKKÜR
 
Zillettedir karârı eğer sağ olursa da
Kûtâh olur hayâtı isyankâr olanın
                                             Lâ-edrî
(Sağ kalsa da zillet içinde yaşar,
Fakat isyan edenin hayatı kısa olur.)
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
bekir yenipazarlı16 Eylül 2023 10:59

Teşekür ederim