Unutulan Doğu Türkistan!

A -
A +

İslam dünyasının en sahipsiz bölgesi hiç şüphe yok ki Doğu Türkistan. Korkunç bir soykırıma uğrayan Gazze'mizden bile sahipsiz. Kimse Doğu Türkistan’da arşa çıkan feryadı duymuyor. Maalesef Türkiye’nin ara ara dışişleri vasıtasıyla görünmeye çalıştığı ata topraklarında sıkıntı büyük.

 

İşin en kötü tarafı ise türlü sebeplerle Türk ve İslam dünyasından hemen hiç ses çıkmaması. Bugünkü şartlarda çıkması da mümkün görünmüyor. Zira İslam dünyası dediğimiz coğrafya ABD Emperyalizminin gönüllü neferi durumunu aynen devam ettiriyor. Bundan da çok memnun görünüyor.

 

Türk devletleri ise hiçbir bakımdan serbest değil. Uzun süren Rus emperyalizmi birçok şeyi alıp götürmüş. Bunların yerine konulması mümkün görünse de bunun uzun bir zaman alacağını ifade etmeliyiz...

 

Çinlilerin Türkistan bölgesine musallat olması on sekizinci asırda başlıyor. 1750’lerden Çin’in 1955’teki ilhakına kadar bölge sayısız mücadeleye sahne olmuştu. Nice Çin işgali büyük kahramanlık destanları yazılarak sonlandırılmıştı. Ne var ki; Stalin, Roosevelt, Churchill, bugün Moğolistan olarak bildiğimiz dış Moğolistan’ın bağımsız olması karşılığında Doğu Türkistan’ı Çin’e bırakmıştı.

 

Çin ise bölgeye hâkim olalı, Doğu Türkistan Türklerini asimile etmek ve değerlerinden koparmak için akıl almaz zulüm ve işkencelere başvurdu, vurmaya da devam ediyor.

 

Mamafih kardeşlerimiz silaha sarılmış değil. Dinlerini ve değerlerini yaşama haklarını sükûnetle arıyorlar. Lakin orucun dahi yasaklanabildiği bir ülkede hangi talebiniz makul karşılanabilir ki? Bu ise işi halledilemez bir noktaya götürüyor.

 

Ne olacağını kestirmek zor. Vaktiyle defalarca olan bir kere daha olabilir; o şerefli insanlar istiklâl yolunda yeniden harekete geçebilir. İşte o gün acaba ne kadar hazır olacağız? Gazze’deki büyük soykırıma hiçbir şey yapamayan Türk ve İslam dünyasının Doğu Türkistan’daki gelişmelere de seyirci kalacağını tahmin etmek zor değil…

 

Kırk milyon Uygur Türkü 1 milyar 400 milyonluk Çin denizinde varlık mücadelesi veriyor. Hoten, Balasagun, Karabalasagun, Turfan, Başbalık, Kaşgar, Urumçi nice zamandır Çin işgalinde. Üstelik düşünemeyeceğiniz, akla hayale getiremeyeceğiniz şartlar altında yaşıyorlar. Üç beş kişinin bir araya gelmesi, sohbet etmesi dahi yasak. Derhâl tutuklanıyorsunuz.

 

Nüfus dengesi Çinliler lehine her geçen gün bozuluyor. 1944’te Doğu Türkistan nüfusunda Uygur Türklerinin nispeti yaklaşık %80 idi. Şimdi %50 civarında. Hatta bazı bölgelerde Çinliler daha fazla. Zira Çin çok uzun yıllardır bölgeye Han Çinlilerini gönderiyor. Uygurlara çok acımasızca uygulanan nüfus kontrolü de bu neticenin bir diğer sebebi. Öyle bir acımasızlık ki anne karnındaki sekiz aylık bebekleri kürtajla alıp ortadan kaldırıyorlar!..

 

 

Neden sahipsizler?

 

 

Uygur Türklerinin sahipsiz oluşu her şeyden önce Ehl-i sünnet Müslüman olmalarından kaynaklanıyor. Şiilerin devleti var, Vehhabilerin devleti var fakat maalesef Ehl-i sünnetin devleti yok! O devlet, Osmanlının yıkılışıyla tarih oldu. Dünya savaşlarına girilmeden Osmanlı devam etseydi bugün hiçbirimiz garip kalmazdık. Devlet yeni kaynaklar, yeni nüfus ve yeni heyecanla yeniden dünya lideri olurdu. 3-4 milyon kilometrekarelik ve bundan mühimi her sene büyüyen bir yapıda bulunurdu. Halifelik eliyle hemen her Müslümanı "Kızılelma"ya sevk etmek işten bile olmazdı.

 

Kardeşlerimizin ata topraklarında yaşadıkları, Gazze’de yaşananların bir başka şekli. Usul farklı olsa da her ikisinde de müstevlinin hedefi aynı. Biri Gazze’de Müslüman Arap bırakmamanın mücadelesini verirken diğeri binlerce yıllık Türk yurdundan Türkleri kazımaya çalışıyor... Hangi imkânlara sahip olurlarsa olsunlar ikisi de muvaffak olamayacaktır!.. Elbette bunu kuru bir düşünce ve temenni ile ifade etmiyorum. Dünü ve bugünü tarihçi nosyonuyla değerlendirdiğimizde karşımıza böyle bir fotoğraf çıkıyor.

 

Evet bugün Uygur Türkleri yapayalnız. Bu her Müslümanı dünya ve ahirette utandıracak cinsten bir yalnızlıktır. Bakın Doğu Türkistanlı iş adamı Kuzzat Bey neler söylüyor:

 

“Doğu Türkistan’a gidemiyorum. Bunun birinci sebebi Doğu Türkistan şu an Çin işgalinde ve gittiğim zaman ne olacağı belli. Benim hayatta kalmam halkımın sesini duyurmak için çok önemli... İkincisi bırakın Doğu Türkistan’ı, Müslüman ülkelere bile gidemiyorum çünkü bizim için güvenli değil. Mesela birçok Müslüman ülke Çin’le çok iyi, koyu ilişkiler içerisinde. Çin’den para alıyor, alışveriş yapıyor. Bunun karşılığında Çin, istediği Uygur’u istediği Müslüman ülkeden alıp kamplara koyabiliyor. Ne yazık ki birçok Müslüman ülke Uygurları iade ettiği için ben de bir Müslüman olarak, bir Uygur Türkü olarak acılar içinde sizlere şunu söylemek istiyorum: Uygurlar için en güvenli ülkeler ne yazık ki Müslüman olmayan ülkeler.”

 

Çin zulümde sınır tanımıyor. Rus zulmü bile ondan daha hafif kalır. Bir kadının derisini yüzüp karnındaki çocuğu çıkarmayı her benim diyen kavim yapamaz. "Çin işkencesi" tabiri boşuna meşhur olmamış anlaşılan. Çince konuşan Hui Müslümanlarının durumuna bakıp da sakın bunları inkâr etmeyin! Çin, Hui Müslümanlarını İslam dünyasına hoş görünmek maksadıyla el üstünde tutuyor…

 

Çin bugün en ufak bahanelerle yüz binlerce insanı toplama kamplarında aşağılık bir muameleye tabi tutuyor. Onlara göre bu kamplar eğitim merkezi imiş! İnsanlardaki aşırı fikirleri buralarda ayıklıyorlarmış. Aşırı fikirler denince bağımsızlık türü faaliyetler olarak düşünmeyin. Telefonunuzdaki bir WhatsApp kaydı bile sizi o kamplara götürmeye yetmektedir...

 

Bir de "potansiyel suçlu" meselesi var. Orada bulunmanız, potansiyel suçlu(!) olmanız için kâfidir. Sincan Dış İlişkiler Sorumlusu Zhang Zhisheng, BBC’ye bakın neler diyor: “Bazı insanlar, cinayet işlemeden dahi, katil olabilecekleri potansiyelini gösterirler. Sizce suç işlemelerini beklemeli miyiz, yoksa bunu olmadan engellemeli miyiz?

 

 

Dayan kalbim!

 

 

Neticede Çinliler milyonlarca Doğu Türkistan Türkü'nü eğitim merkezi dedikleri kamplara kapatıp asimile etmeye çalışıyor. Oradaki düzene en ufak bir tepkiniz olursa çıkma ihtimaliniz kalmıyor. Yani size köpek muamelesi yapıp tam "eğitildiğinizden" emin olmak istiyorlar!..

 

Eğitim dedikleri hususların başında; "Allahü teâlâya inanmamak, namaz kılmamak, oruç tutmamak, başını örtmemek, Çinli erkeklere kızını verebilecek duruma gelmek..." vardır. Hatta muhataplara Allahü teâlâyı inkâr belgesi imzalattırılıyor. Komünist partiye sadakat yemini ettiriliyor. Yani diyorlar ki: Ya İslam dinini bütünüyle unutacaksın veya Çin kimliği ile bütünleşeceksin.

 

Öyle ki kamplar tam bir beyin yıkama merkezi. Sakinleri nefes dahi alamıyor. Her birini robotlaştıran bir yapıları var. Bir müddet orada tutulanın gözleri donuklaşıyor, mecburi gösterilerde eğleniyormuş gibi yapsa da neşesi kalmıyor, en yakın akrabalarıyla bile robot gibi konuşuyor.

 

Bu arada zulmün sadece kamplarda olduğunu düşünmeyin. Sivil hayatta da nefes aldırmıyorlar. Mutfakta bulunduracağın bıçakla ilgili bile uygulama var. Bunları zincire bağlı olarak kullanabiliyorsun. Ekmek bıçağı dahi bu şekilde bağlı. Hadisenin hakku’l-yakîn içinde olan Uygur Türkü Münevver Özuygur hanım bakın neler diyor:

 

“Çinlilerde insaf kelimesi yok. Doğu Türkistan’da insan hakkından bahsetmek asla mümkün değil. Ya bizim gibi olacaksın, Çinli olacaksın ya da olmayacaksın, öleceksin. Çin zulmü gibi bir zulüm dünya daha görmedi. Yâ bir insanın ne kadar canı var, ne kadar dayanabilir? Anneler neye dayanamaz? Evlatlarına dayanamaz. Dünyada şunun bir örneği var mı? Çocuğunu kurşunla öldürdükten sonra gelip diyor ki: ‘Senin oğlun bir tane kurşunla öldü, bir tane kurşunun parasını ver.’ Ondan sonra diyor ki: ‘Senin çocuğun ölmekte direndi. İki tane kurşun gitti. Sen iki tane kurşunun parasını ver.’ Annesinden istiyor, babasından değil. Annesinden istiyor!..”

 

Bunlara inanmak gerçekten zor. Fakat söylediklerimiz abartı olmadığı gibi ötesi var. Mevcut Çin idaresi ülkenin her noktasını kameralarla donattı. Bırakın Uygur’u, ülkenin asli unsuru Han Çinlilerini bile takip ediyor. Attığı adımı sayıyor. Bunların Müslüman Uygurlara yapmayacağı bir kötülük olabilir mi?

 

Kamplarda hiçbir dinî vecibeyi yerine getirmelerine izin verilmiyor. Abdest, namaz asla yapılamayacak şeyler. Israr ederlerse şartların daha ağır olduğu başka bir kampa gönderiliyorlar. Ölüme kadar yolu var. O kamplarda tutulan bir Uygur Türkü'nün duvara yazdığı şu cümle üzerinde hiç olmazsa bir dakika düşünün lütfen: “Kalbim, lütfen dayanmaya devam et!..”

 

Cumhurbaşkanımızın son Çin ziyaretinde inşallah bu konuların da gündeme alınmış olmasını ve Doğu Türkistan Türkleri üzerinde tatlı bir sabâ esmesini temenni ediyoruz…

 

 

TEFEKKÜR

 

 

Belâ tufânına sabr eyleyen mânend-i Nuh âhir,

 

Çıkar deryâ-yı gamdan bir kenâra rûzgâr ile...

 

                                                                 Lâ Edrî

 

(Belâ tufanına sabreyleyen, sonunda Nuh aleyhisselam gibi

 

Gam deryasından bir rüzgâr ile selamete çıkar.)

 

 

 

Ahmet Şimşirgil'in önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
RECEP AKKAN 5 Eylül 2025 11:09

.ZOZUN BİTTİGİ YER DUADAN BASKA ELİMİZDEN BİR SEY GELMİYOR.RABBİM YAR VE YARDİMCİLARİ OLSUN. AHMET HACAM AGZİNA YUREGİNE SAGLİK COK TESEKKUR EDERİZ SİZDE OLMASANİZ BU KONULARİ KİM GUNDEME GETİRİR.SİHHAT AFİYET DİLRİM