Enflasyonla nasıl mücadele edilir?..

A -
A +

Bazen ne yapmalı demekten çok neyi yapmamayı bilmek reçeteyi sağlamlaştırır. Sokaktaki vatandaşın “ürettiğimizden fazla tüketiyoruz” şeklindeki haklı serzenişini dinleyerek ekonomiye gaz vermek enflasyonu daha beter artıracağı için, daha incelikli adımlar atarak enflasyon belasından kurtulmaya çalışmamız gerekiyor...

 

Bildiğiniz gibi Türkiye dünyanın en yüksek enflasyonlarından birini yaşıyor. IMF ve Uluslararası Finans Kurumlarında çalışanlar bu ülkenin dinamiklerini bilmediği için, geçerli olmayan, hatta daha önce denenmiş ama başarısız olmuş reçeteleri seslendiriyorlar. Eğer bu köşeyi okuyorlarsa onlar için de tavsiye niteliğinde bazı maddeler sıralayacağım.

 

Şimdi Türkiye’nin yaptığı en bariz hatadan başlayarak reçeteyi şekillendirmeye başlayalım:
- 2106’dan itibaren halkın zaruri ihtiyaçları üzerindeki vergiler yükseltildi ve bu katlamalı enflasyon oluşturdu, sonradan düşürülse de etkisi az oldu. Şimdi ise tekrar yükseltildi. Çünkü daha kolay vergi toplanıyor. Bizim gibi ülkelerde yapılmaması gereken bu yanlış “bütçe disiplini” aldatmacası altında uygulanıyor. Bütçe disiplini kamunun muazzam harcamalarına kaynak oluşturmak değildir.

 

Ders 1: Enflasyonla mücadele ederken daha fazla vergi toplamak için zorunlu mal ve hizmetler üzerindeki vergileri yükseltmek yerine kamu açığını iç borçlanma yoluyla kapatmak daha doğru olurdu. Acemilik diyelim. Sakın ha bunu hiçbir ülkeye önermeyin.
- Kamuda mega proje, otoyolu, binalar vs. hevesi son 20 yıla damgasını vurdu, maalesef sayısız bina ve tesisin sevk ve idaresi öyle kolay kolay tasarruf yapılarak gerçekleştirilemez. Dolayısıyla yenilerini yapmamak, personel sayısında azaltmaya gitmek, devletin sübvanse ettiği iştirakleri elden çıkarmak gerekir. Aksi takdirde Merkez Bankası dolambaçlı yoldan devleti finanse ederek para arzını artırmaya devam edecek.

 

Ders 2: Kaliteli hizmet vermek için muazzam yapılara gerek yok, zaten o kadar personel de yok. Bu saate kadar yapılan yapılmış diyerek, elzem olmadıkça otoyol havalimanı tesis bina vs. yapmadan yola devam etmek lazım. “Sevk ve idare etmek için gereken kaynağı düşünmeden üretilen büyüklük sonradan başınıza bela olur...”
- Market zincirleri ve discount marketler verimsiz çalışıyor. Olması gerekenin iki katı operasyonel maliyet var. Bu arada raflara gelmeden et ve gıda ürünlerinin ömrünün neredeyse yarısı gidiyor. Ayrıca tarım ürünlerinin üçte biri kamyonlarda zarar görüyor. Tüm bunların fiyatlara inanılmaz etkisi oluyor. Ayrıca düşük enflasyonla yaşayan Batı ülkelerinden alınmış zincir market modeli yüksek enflasyonda fiyat yükselişlerini yapışkan hâle getiriyor. Üreticiden alınan raf kiraları, talep edilen iskontolar ve ödemelerin çok uzun vade olması maliyetleri artırıyor.

 

Ders 3: Market zincirlerinin çalışma biçimi, özellikle tarım ürünlerinin topraktan rafa geliş süreçleri ve tahsilat/ödeme gerçeği masaya yatırılmalı. Ayrıntılı bir çalışma ile devlet nereye müdahale edeceğini gayet net görecektir. Binlerce memuru nihai satıcıların üzerine salacağına, üretimden satışa neler olduğunu raporlayacak personel görevlendirilmeli.
- Kur politikasının “crawling pegged” yani sürüklenen kur politikası olduğunu sağır sultan duydu artık. Kur bu şekilde seyrettiği için 2018’den beri tüccar ve esnaf resmî kur değil kafasındaki kurdan fiyatlama yapıyor. Çünkü enflasyon sürekli yükseliyor ama kurlar aylarca sabit gidiyor. Dolayısıyla 100 dolara endeksli bir ürünü 150 dolar yapıyorlar. Geçen seneki seçimde olduğu gibi dolar 19 TL’den 30’a çıkınca doğal olarak fiyatlar astronomik şekilde yükseldi.

 

Ders 4: Kısa süre uygulanması gereken sürüklenen kur sistemini aslında 2018’den beri uyguluyoruz. Yurt dışında TL’yi açığa satmak da yasak olduğu için kimse dövizin gerçek değerini bilmiyor. Serbest piyasaya müdahale etmeyi artık bırakmak lazım ki vatandaşın güveni oluşsun. Ancak dövize benzeyen ya da dövize endeksli mevduat (KKM) ve müteahhitlere ödenen garanti dövizler sebebiyle yapılamıyor olabilir. Her güzellik bir arada olmaz. Ancak 2001 krizinden ders almadığımız açık. Öyle ya da böyle serbest kalmak zorunda döviz kurları. Bilinçli şekilde yapılsa iyi olur. Ayrıca ihracatçının kazandığı dövize el koyma işi tamamen kaldırılmalı. Maliyetleri artırıyor. Özetle dolarizasyon ile yaşayan bir ülkede doları durdurmak yerine ulusal paraya güven duyulacak ortamı oluşturmak lazım.
- Ham madde ve aramalı üreticileri ile Sanayi-Ticaret odaları üzerinden yapılan baskıyla 2014 yılından beri devam eden korumacılık sadeleştirilmeli. Ayakkabıdan ipliğe kadar ilave gümrük vergisi var. Bunun ihracata hiçbir katkısı yok. Sadece iç piyasaya mal satanları korumak için yapılmış. Sadece bunun oluşturduğu enflasyon bile başlı başına bir dert. Yerel seçim sonuçları net bir şekilde hükûmetin bu politikadan zarar gördüğünü gösteriyor. Bence iktidar korumacılık talep edenlerden hesap sormalı.

 

Ders 5: Firmaları dış rekabette güçlü kılmak lazımdı, ancak biz iç rekabetteki firmaları korumaya kalktık. Hiçbir faydası olmadığı gibi aynı zamanda enflasyonist etkiler oluşturduk. Hâlâ spor ayakkabıları üzerindeki ilave gümrük vergileri devam ediyor, kime hizmet ettiği belli değil. Çünkü sporcuların giyebileceği seviyede ayakkabı üretmiyoruz. Ayakkabı sektöründen Konkordato haberleri geliyor. Demek ki ilave gümrük vergisinin sektörleri koruyan bir tarafı yokmuş. Ancak ilave gümrük vergileri, moda olmuş gibi devam ediyor. Mutlaka Ticaret Bakanlığının bu uygulamaları sadeleştirmesi ve ekonomik etki analizi yaptıktan sonra işe yaramayanları bertaraf etmesi gerekiyor. “Oligarşik oluşumlar sonunda enflasyon oluşturur.”
- Devletin hangi mal ya da hizmete ne şekilde müdahale edeceğine dair bir yol planı yok. Dolayısıyla nispi fiyat dengesi sürekli bozuluyor. Kiralar ayrı, tarım ürünleri ayrı, döviz ayrı, faiz ayrı, akaryakıtın fiyatı ayrı oranlarda yükseliyor. Eğer serbest piyasa sebebiyle olsaydı normal derdik ama sürekli müdahale var. Burada yapılan yanlış şu: Bazılarına müdahale edip bazılarını serbest bırakınca fahiş fiyat oluşuyor. Dolayısıyla ya tamamen serbest bırakıp denetim yapmak lazım, ya da tüm mal ve hizmetleri kontrol etmek lazım ki, kolay iş değil. “Force majeur önlemler yıllarca devam etmez, kısa sürelidir ve en kısa sürede serbest piyasaya dönülmelidir.” Özetle, kimseye böyle şeyler önermeyin.

 

Ders 6: Mal ve hizmetlerin fiyat oluşumunda eğer bozgunculuk varsa müdahale edilir ancak ekonomik şartlar sebebiyle fiyatlar yükseliyor ise, satıcıya yüklenmek yerine maliyetlerin neden arttığı araştırılmalıdır. Maliyetler düşmezse satıcılar fiyatlarını indiremezler. Maliyetlerin yükselme sebebi çoğunlukla kamudan kaynaklanıyor. İthalat rejiminden para politikasına, kur politikasından vergi rejimine kadar her yerde bozulma var. Görev alan arkadaşlar bu meseleleri çözecek tecrübede değil, o da ayrı mesele. Ancak yukarıda bahsettiğin gibi ayrıntılı bir çalışmayla süreç maliyetleri incelenir ve mesuliyeti olan ne kadar uygulama varsa kaldırılır ki enflasyon kamu eliyle yükselmesin.
Aslında işler kamunun “biz borçlanma yoluyla değil vergi yoluyla bütçeyi denkleştireceğiz” demesiyle başladı. Kimsenin uymadığı “kamu borcu/millî gelir %60’tan düşük olsun” isimli Maastricht Kriterine uyduğumuzu göstermek için vatandaşı zorladık. Kamu harcamalarını rasyonelleştirmek yerine, “bol bol harca vatandaştan al” felsefesi egemen oldu. Tüm Maliye Bakanları bunu marifet sandı. Biz uyardık “sen bilmiyorsun” dediler. Buralara geldik.
Vatandaşa yüklenip daha fazla vergi almak yerine, kamu harcamalarını radikal şekilde düşürüp, finansmanı iç borçlanma ile yapmak, sıkılaştırıcı para politikasına da faydalı olacaktı.
Bunları neden yazdım? Ekonomi yönetimi okusun diye değil. Onlar bildiklerini okuyacaklar. Asıl hedefim, Türkiye ve benzer ülkelere anlamsız reçeteler öneren, bilgisayar ekranından dünyayı çözdüğünü sanan uluslararası kurumların analistleri. Çalakalem yorumlar yapmadan önce tecrübeye kulak versinler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe20 Mayıs 2024 17:30

Sn. Yazar, bir partiye girip ya da kurup siyasete atılarak vatana ve millete daha faydalı olmak var.