“Her şeyi bilmek kusurdur, Allah'ı bilmek ise huzur…”

A -
A +

Önce ne demek istediğini anlayamadım. Kendi kendime “Her şey bilmek, niçin kusur olacakmış?” dedim, çok düşündüm.

 

 

 

Sohbetimiz bitecek gibi değildi. Bir ara çok kitap okuduğumdan bahsedince “Neleri okudun?” suâli geliverdi, gayet tabii olarak. Ben de aklımda kalan cümlelerden aktardım Tanju Bey'ime.

 

- Nereden başlasam? Şöyle bir toparlayayım. Unutmadığım kadarıyla; bir mübarek zat;

 

“Her şeyi bilmek kusurdur, Allahü teâlâyı bilmek ise huzur…” ifadesini kullanmış yazısının bir yerinde. Önce ne demek istediğini anlayamadım. Kendi kendime “Her şey bilmek, niçin kusur olacakmış?” dedim, çok düşündüm. Düşündükçe mânâ içinde mânâ yüklü olduğunu gördüm, hem o mübarek zata hem sözlerine hayran kaldım. Onlar meğer ne büyüklermiş.

 

- Büyük olmasalardı, bu sıcak yaz günü onlardan bahsedebilir miydik Jaleciğim? Her şeyi illa da bilmeye mecbur değiliz. Buna zaten ne kuvvetimiz yeter, ne de ömrümüz kâfi gelir. Bize lazım olan zaruri malumatları, ihtiyaç duyduğumuz kadarıyla bilmemiz kâfi. Bunu da mutlaka öğrenmemiz lazım geldiğini hülasa etmişler bu dokuz kelimeyle. Hafife alınacak, yabana atılacak şeyler değil, bilhassa bir kitap dolusu ifadeler...

 

- Bizde Batı hayranlığı var ya… iliklerimize işlemiş. Onlardan misal veren bir kitap okumasaydım yazık ettiğimi sanırdım kendime. Michelangelo’ya, taştan oyduğu bir at heykelini nasıl yaptığını sorduklarında: “At o kayanın içindeydi zaten. Ben sadece fazlalıklarını aldım...” diye cevap vermiş.

 

- Ne ektilerse onu biçiyorlar Jale Hanımcığım. Senelerce Grek, Helen, Roma medeniyetinden okuyup ezberlediklerimizle düşündük, onlarla da ifade ediyoruz kendimizi. Bundan daha tabii ne olabilir? İtalyan heykeltıraştan bahsetmeden o hissettiklerini açıklayamazdın.

 

- Niçin?

 

- Yalnız onu biliyorsun da onun için. Ben de anlayamazdım. Malum, her insanın içinde Allahü teâlânın Ahsen-i Takvîm diye tabir buyurduğu o ideal form mevcut. Hayat yolculuğumuzda zor gelen imtihanlar, bizleri de şekillendirir anbean. Her bir darbeyle bizden kopan, yitip giden parçaları bir kayıp gibi görüp mahzun olsak da hakîkatte onlar, olgunlaşabilmemiz için kemalâta ulaşma çabamızda; kurtulduğumuz yüklerimizden başka şeyler değildir. Alın yazımız, kaderimiz vurur, yontar, keser, biçer, eksiltir, adam gibi adam eder bizleri farkında olmadan. Üzerimize düşen, kaybettiğimiz her bir parçanın; bizi en güzel hâlimize dönüştürmek isteyen ilahî Kudret'in tasarrufu ile olduğunu bilip her durumumuza şükredebilmektir. Zira büyüklerimiz ne buyurmuşlar;

 

“Her şey Yaratan'dan, kadere teslim olan kederden emin olur.”

 

- Aynen Nefise Doktor’um gibi konuştun Tanju Bey'im. İlk tanıştığımızda böyle şeylerden bahsetseydin “Bu çocuk geri kafalı” der, büyük bir ihtimal korkar yaklaşamazdım sana.

 

- Onu çok iyi sezmiştim.

 

- Çok fenasın!

 

- Sizden öğrendim.

 

DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.