"Elbette hayırlısını istiyorum amma vakit de bitti nineciğim. Herhangi bir mektebe kayıt yaptırmayan bir ben kalmışım, biliyor musun?"
Sessizce ninemin yanına yaklaştım, gözlerini kapattım. Bu masum muzipliği sık sık yaptığımdan sevinçle heyecanlandı.
"Nerelerdesin be Ragıp'ım? Bakmadığım yer kalmadı."
"Nerede olacağım nineciğim, Sütlü pungara gittim. Başka ne yapabilirim ki?"
"Mekteplerin açılmasına az zaman kalmış diyorlar."
"He, sorma nineciğim! Kanayan yarama bastın! Herkes kaydını yaptırmış."
"Hayırlısını iste evladım, hayırlısını."
"Elbette hayırlısını istiyorum amma vakit de bitti nineciğim. Herhangi bir mektebe kayıt yaptırmayan bir ben kalmışım, biliyor musun?"
"Arkadaşların nasıl yapmışlar?"
"Hacıgilin Ahmet Ağanın oğluyla, Topçuların İsmail Ağanınki Erzurum'da okuyacakmış. Komo Mustafa'nınkiyse Oltu'da mı ne! Çerkezlerin oğlan da Ankara'ya gidiyormuş, akrabaları varmış orada..."
"Ya sen?"
"Bilmem neneciğim! Babam, önce "Tokat'a dayılarımın yanına göndereceğim " diyordu ama şimdi bu hususta sesi soluğu çıkmıyor. Şehirde okutmaya da 'gücüm, kuvvetim yetmez' diyormuş, bana belli etmiyor ama…"
"Meraklanma…"
“Nasıl meraklanmam neneciğim? Ne yapacağımı da bilmiyorum!"
“Topçuların büyük oğlan Ekrem Efendi, harmanı olduğu gibi yüzüstü bırakmış İd’e gitmiş. Galiba muallim mektebini kazanmış onlarınki."
"Kim dedi Nene?
"Oo bilmeyen mi kaldı? Herkes konuşuyor... Bak anan bile onlara göz aydınlığına gitmeden geliyor."
Nineciğimin titrek eliyle işaret ettiği tarafa baktım. Annemin yüzü sapsarı kesilmiş. Öyle düşünceli düşünceli geliyordu. Koşarak yaklaştım.
“De hele anacığım, yatılıyı kim kazanmış? Nereden, kimden öğrenmişler?"
“Tırıların Rasim Ağa mı ne İd’den gelmiş. Demiş ki ‘koca Narman'dan üç kişi mi, dört kişi mi ne, Gümüşhane muallim mektebini kazanmış, birisi de buradanmış. İsmail Ağagil de; ‘bizim uşak kazandı' demişler, Ekrem Efendiyi İd'e göndermişler. Herkes gözaydını veriyordu, ben de gittim. Bak Ragıp’ım boşa çıktın! Sana çok guman ediyordum, kazanamadın. Oysa herkes senin için “bu hocanın mahdumu okur” diye bahsederdi ama olmadı. Hayırlısı olsun ne diyelim. Her şey Allahü teâlâdan."
Yatıp kalkma hep kinle!
Duâlarım seninle!
Oğul aklım var dersen,
Büyük sözünü dinle!
Her gün, her gece benim için duâlar yapan nineciğim, bu konuşmalara üzülmüş olmalı ki peştamalının cebinden çıkardığı kâğıt beş lirayı uzattı.
“Al Ragıp’ım, doğru İd’e... Bunu ne zamandır sana vermek için saklıyordum. Hadi Allahü teâlâ işini rast getirsin. Belki kazanan sensin. Böyle beklemektense doğrusunu öğrenelim. Hadi durma dedim.”
Annem, babacığımın huyunu bildiği için:
“Baban câmide, ona da haber ver bari!"
“Tamam, olur ana!"
Dedim, parayı cebime koyduğum gibi doğru babacığımın yanına ordan da tozlu patika yollara düştüm. DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...