Biraz enerji toplamak, sıla-i rahim yapmak için memleketim Erzurum’a gidip İstanbul’un stres ve sıkıntılarından uzaklaşmak istiyordum.
Sene, 19 Şubat 1989. Yeni kurulan hususi kanal TGRT ailesinin bir ferdi olmakla iftihar ediyorum. Yakında tarihî filmlere başlayacağımızın haberini almış pek heyecanlanmıştım. Biraz enerji toplamak, sıla-i rahim yapmak için memleketim Erzurum’a gidip İstanbul’un stres ve sıkıntılarından uzaklaşmak istiyordum.
Çoluk çocuğu da alarak ecdat topraklarını, eş dost, hısım akrabalardan kalanları ziyaret ettim. Çok da iyi oldu. Memleket havası bir başka oluyor. İnsan yeniden doğmuş gibi rahatlıyor. Dönerken bende çok mühim hatıraları olan Gümüşhane’ye uğradım. Oradan Trabzon’a çıkıp Kuzey Karadeniz otobanından İstanbul’a hareket edecektim. "Hem çocuklar değişik yerler görür hem de gençliğimin geçtiği şehrin havasını bir daha teneffüs ederim" diye düşünmüştüm.
Gümüşhane tabelasını görünce bir hoş oldum. O tanıdığım kendine has kokusunu, havasını aynen yakaladım. Arabayı Harşit Çayı'nın kıyısındaki bir çay bahçesine çektim, dışarı çıktım. “Oh be! Sanki mektep senelerimdeki gibi” dedim, gözlerimi kapadım. Açtığımda bazı şeylerin yerinde olmadığını görmek istemiyordum. Ne bileyim, hayalimdeki caddeleri, sokakları, binaları, tabelâ ve mahalleleri hatta okuduğum okulu görememe endişesi içindeydim. Kızlarımdan biri;
“Babam trans hâlinde, sakın bir şey sormayalım, kendi dünyasından uyanmasın…” deyip laf sokuştursa da duymazlıktan geldim. Sonra yönümü tahmin ederek Kuşakkaya istikametine çevirdim. Fazla beklemeden de gözlerimi açtım. Zamanımızda Gümüşhane’nin en modern binaları olan Öğretmen Okulunu, olduğu yerde görünce elimde olmadan “Yıkılmamış, ayakta…” dedim sevindiğimi, heyecanımı saklayamadım.
“Birkaç dakika müsaade edin, üç senemin geçtiği şu yeri bir daha yakinen görüp geleyim” dedim, arabaya atladığım gibi mezun olduğum yere gittim. Her resmî günde toplandığımız merasim yerini dolaştım. "Balyoz" lakabı taktığımız beden eğitimi hocamız çıkıp gelecekmiş gibi gözlerim köşe bucak onu aradı ne hikmetse. Merasim yerinin hâkimiyeti onda olduğundan mı ne ilk aklıma gelen o oldu. Ağzında düdük “Sen oraya, sen şuraya, sen buraya! Hey sana diyorum sırık, sen de bayrağı taşı!”
Durmadan emirler veriyor, talebeleri hizaya sokuyordu. “Rahat, hazrol, dikkat!” deyip Müzik muallimesi Bahar Hoca eşliğinde İstiklâl Marşını okumaya başlayacak, müteakiben de müdürümüz Mustafa Asım Enhoş’un “İyi muallim nasıl olunur?” nasihatlerini dinleyecektik.
Gözlerim doldu gayriihtiyari. Yemekhanenin önündeki merdivenleri göz açıp kapatıncaya kadar inip çıktım. Bina ana giriş kapısında karşılaştığım insanlara selam verdim kendimi tanıttım. İçlerinden biri müdür yardımcısıymış, müsaade istedim. “Hocam ne demek burası sizin yuvanız…” istediğin sınıfa gir, gez, ister resim çektir, ister pencerelerden Gümüşhane’yi seyret tıpkı talebeliğindeki gibi” dedi, beni teşvik etti.
Sana getirdim kiraz,
Etme sakın itiraz!
Mühim bir teklifim var,
Otur yanıma biraz!
DEVAMI YARIN
Ragıp Karadayı'nın önceki yazıları...